Ultimate Blogging Championship

Kategori: İç Anadolu

  • Yozgat

     

                

     

    Tel Kodu: 354 – Araba Plaka Kodu: 66

    Tel Kodu: 212 ve 216 – Araba Plaka Kodu: 34

    Yozgat 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Yozgat hava durumu

    Yozgat, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi arasında geçiş noktası oluşturmaktadır. Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Yozgat, Anadolu Halk Edebiyatının zengin ürünlerini barındırmaktadır.
    İLÇELER
    Yozgat ilinin ilçeleri; Akdağmadeni, Aydıncık, Boğazlıyan, Çandır, Çayıralan, Çekerek, Kadışehri, Saraykent, Sarıkaya, Sorgun, Şefaatli, Yenifakılı ve Yerköy'dür.
    Akdağmadeni: Yozgat'ın doğusunda yer alır. Akdağmadeni ve köylerinde yer alan tarihi eserler arasında 13. yüzyılın ilk yarısında yaptırılan Behramşah Kalesi, 15. yüzyıla tarihlenen Ali Çelebi Türbesi ve Mahmut Çelebi Türbesi ile kesme taştan yapılan bir kilise vardır.
    Çayıralan: Yozgat'ın güneydoğusunda yer alır. Çayıralan'da yer alan tarihi eserler arasında, 1855'e tarihlenen Çerkez Bey Türbesi ve hemen yanında bulunan, 1152 yılında yaptırıldığı tespit edilen Kubbeli Cami ile Çokradan Köyü Cami vardır.
    Sarıkaya: Sarıkaya ilçesi Yozgat'ın güneydoğusunda yer alır. Şifalı kaplıcaları ile tanınan bu ilçede Roma sitili yapılara, büyük taşlarla örülü duvar kalıntılarına sık sık rastlanmaktadır.
    Saraykent: Saraykent ilçesi Yozgat'ın doğusunda yer almaktadır. İlçe merkezine 1 km. mesafede bulunan sıcak su kaplıcası şifa arayanlara hizmet vermektedir. İlçede çok sayıda mağara bulunmaktadır. Bu mağaraların Bizans dönemine ait olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, 1221 yılında Valide Sultan Mahperi Hatun tarafından yaptırılan, Çinçinli Sultan Hanı ilçe merkezinin 16 km. kuzeyinde yer almaktadır.
    Sorgun: Sorgun Yozgat'ın doğusunda bulunmaktadır. İlçe sıcak su kaynakları bakımından zengindir. Ayrıca, Sorgun'da Salih Paşa tarafından 1813 tarihinde yaptırılan Salih Paşa Camii bulunmaktadır.
    Yerköy: Yerköy ilçesi Yozgat'ın batısında yer alır. Saray Köyünde bulunan Saray Köyü Çapanoğlu Camii 1765' de Kapucubaşı Çapanoğlu Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.
    NASIL GİDİLİR
    İlin karayolu ve demiryolu ulaşımı mevcuttur. En yakın havalimanı 220 km mesafedeki Ankara ve Kayseri Havalimanlarıdır.
    Karayolu: İlin karayolu ile diğer illere bağlantısı vardır. Kent merkezinde yer alan terminale ulaşım, şehir içi minibüsleriyle sağlanmaktadır.
    Otogar Tel: (+90-354) 2125808
    Demiryolu: Ankara-Kayseri ve Doğu Anadolu bölgesine bağlantıyı sağlayan demiryolu Yozgat'tan geçmektedir. Yerköy, Şefaatli ve Yeni Fakılı İlçelerinde Tren istasyonu bulunmaktadır. Gar istasyonları İlçe merkezlerindedir.
    Yerköy Gar İstasyonu , Tel: (+90-354) 516 26 64
    Şefaatli İstasyonu, Tel: (+90-354) 564 11 72
    Yenifakılı İstasyonu, Tel:(+90-354) 612 10 18
    GEZİLECEK YERLER
    Müzeler ve Örenyerleri
    Karslıoğlu Konağı
    (Arkeoloji Müzesi) 1883 yılında inşa edilen konak, 1925 yılında Vali Konağı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1936 yılından itibaren bina, konut olarak kullanılmıştır. Dikdörtgene yakın kare planlı ve iki katlı olan binanın taban ve tavanı ahşap olup, kesme taş duvarlar, ahşap karkas taşıyıcı sistem arasına taş dolgu ile örülmüş, bağdadi sıvalıdır. Kapı, yüklük ve tavanlarda yörenin en güzel oyma işçiliği vardır. 1979 yılında Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılan binanın restore edilerek Arkeoloji Müzesi olarak kullanılması düşünülmektedir. Yörede yapılan kazılar sonucu çıkarılan eserlerin bir kısmı sergilenmektedir. Şu an müze olarak kullanılmamaktadır.
    Etnografya Müzesi
    (Nizamoğlu Evi) 1871 yılında yapılan bina, batı-güney ve kuzey yönlerden eski büyük bahçenin kalıntısı olan küçük bir bahçeyle çevrilmiştir. Doğu yüzü sokağa bakmaktadır. İki katının da duvarları ağaç iskeleti aralarına dolgu olarak tuğla örgülü ve sıva kaplıdır. Taban ve duvar ahşaptır. Zemin katındaki mekanlar depo, mutfak ve hizmet odalarıdır. Üst kat kuzey-güney doğrultusunda kareye yakın dikdörtgen biçimli bir sofa, onun iki yanına simetrik yerleştirilen odalardan oluşmaktadır. Yöreye özgü etnoğrafik eserlerin sergilendiği müzede 990'nı teşhirde olmak üzere 4000 eser bulunmaktadır.
    Müze Tel: (+90-354) 212 27 73-212 14 94
    Ziyaret Saatleri: 08.30-17.30
    Ziyarete açık günler: Pazartesi günü hariç
    Kerkenez Harabeleri (Keykavus Kalesi)
    Hattuşaş dan sonra Hititlerin en büyük kentidir. Sorgun ilçesi Şahmuratlı köyü sınırları içerisinde bulunan Kerkenez Harabeleri Şahmuratlı köyüne 5 km. mesafededir. Harabeler çok geniş bir alanı kaplamaktadır. Harabeleri çepeçevre saran sur kalıntıları yerinde durmaktadır. Hafif eğimli arazi üzerinde tam orta yerde Sülüklü Göl (Büyük Göl) olarak anılan yerde yaklaşık çapı 20 m. olan su birikintileri bulunmaktadır. Buna benzer Kızlar ve Atlar gölleri de bulunmaktadır. Araziyi saran sur kalıntıları batıda yaklaşık 4m. lik bir boşluk bırakmaktadır ki burasının sur kapısı olabileceği tahmin edilmektedir. Harabeleri tamamen gün ışığına çıkarma çalışmaları devam etmektedir.
    Büyüknefes (Tavium)
    Galatların bir kolu olan Trokmiler tarafından kurulup, başkent olarak kullanılan Büyüknefes Yozgat-Haydarbeyli yolu üzerindedir. Aslan heykeli sütunlar, sert taşlar üzerine işlenen yüzük taşları, yontulmuş taş üzerinde kuş figürleri, yol kalıntıları, mezarlıklar, havuzlar, Gündoğdu yakınında bir yer altı şehrinin varlığına hükmettiren geniş meydan ve yollar bu köyün tarihi zenginliğinin büyük işaretleridir.
    Çeşka Yeraltı Şehri
    Merkez İlçeye 3 km. mesafede ve kuzeydoğusunda yüksekçe bir tepeye kurulmuş yer altı şehrinin üç ayrı girişi vardır. Güney kısmında iki kat halinde halinde üç odalı bir mekan vardır. Bu mekanın batı kısmındaki odanın üstünde bacası vardır. Kuzeydeki odanın tabanında kısmen dolmuş iki ayrı beşik kemerli galeri girişi vardır. Yıkıntılar arasında ve alt eteklerde monokrom perdaleli ve perdalesiz Roma,Bizans Seramik parçaları mevcuttur.
    Alişar Höyüğü
    Yozgat’ın 45 km. güneydoğusunda,Yozgat-Sarıkaya İlçesi anayolu üzerinde bulunan höyük 520 m. uzunluğunda,950 m. genişliğinde bir üst görüntü vermektedir. Alişar’ın yerleşimi kalkolitik denilen ve ana toprak üzerinde kurulan bir köy kültürüdür. Yapılan kazılarda küplere, taş ve ağaç sandıklara gömülmüş iskeletler, çanak çömlek, süslü mühürler, iyi işlenmiş taş ve kemikler,insan ve hayvan figürleri bulunmuştur.
    Kaleler ve Kuleler
    Behramşah Kalesi
    Çalışkan köyünün kuzeyinde bulunan yüksek bir kaledir. Gıyaseddin Keykavus emirlerinden Necmeddin Behram Şahı Candar’a ait olan kale, 13. Yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır. Kalenin birçok kısmı yıkık ve harap,batı ve güney duvarları ayaktadır. Yüksek kale duvarları,moloz taş üzerine kesme taş kaplıdır. İçte tuğla gibi çaprazlama dizilerle sıralanarak zigzaz duvar dolgusunu oluşturmuştur.
    Saat Kulesi
    1908 yılında Şakir usta tarafından yapılmıştır. Şehrin orta yerinde kurulmuş, kare pirizma şeklinde uzun bir kuledir. Enine silmelerle altı kata bölünen kulenin üst kısmı şerefe gibi bir terasla çevrilidir. En üst kısımda çan şeklinde bir külah vardır. Saat çanı 250 kg. ağırlığında olup, her yarım ve tam saatte isabetli olarak vurur. Kuleye çıkış kuzeyden, yuvarlak kemerli kapıdan olur. Şerefeli kısmın altında üç kat aşağı doğru her katta küçük yuvarlak kemerli bir pencere bulunur.
    Camiler
    Çapanoğlu Camii
    1779 yılında Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapı kubbeyle örtülü 3 bölmeli son cemaat yeri ile tek kubbeli ana mekandan oluşmaktadır. 1794 yılında Süleyman bey bunun önüne benzer planda ikinci bir mekan ekletmiştir. Daha sonra en dışa küçük bir giriş revağı eklenmiştir. Arka arkaya dizilmiş bu yapılar yakın zamana değin Geç Dönem Osmanlı resim sanatının özgün örnekleriyle bezenliydi. Ancak yapılan onarımlarla resimleri çoğu yok olmuş yada değişmiştir. Ana mekanda mahvildekiler dışında büyük ölçüde özgünlüğünü yitirmiş, mahvilin ikinci katında yan kubbelerde yeşil, al, mavi ve sarının kullanıldığı çeşitli çiçek, yaprak ve meyve resimleri yer alır.
    Başçavuş Camii
    1800-1801 yıllarında Çapanoğlu Süleyman Bey’in Başçavuşu Halil Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin iç mekanı kare planlıdır. Kırma çatılı, taş ve tuğla karışımı kargir bir yapı olan caminin kuzeybatısına yapışık yuvarlak gövdeli minaresi ile büyük bir avlusu vardır. Batı tarafı hazire olarak kullanılmıştır. Caminin mihrabı tezniyatsız olup mihrabın üzerinde aynı seviyede devam eden ağaçtan oyma stilize dal ve çiçek motifleri yer alır. Güney cephede ve tavana yakın yerlerde sivri nal kemerli alçı işleri ve renkli camlarla bezeli pencereler mevcuttur. Tavan örneği çok nadir görülen çıkmalı rozet,stilize edilmiş nebatad ve kafes motiflerinden oluşan göbek motifleri,ahşap oymadan ibaret bir süslemeyle bezelidir. Duvarlar gül ve diğer çiçek motifleriyle süslüdür.
    Kayyumzade (Demirci Ali Efendi) Camii
    1804 yılında Cevheri Ali Efendi tarafından yaptırıldığı yazıtından anlaşılmaktadır. Kırma çatılı son cemaat yeri olan haremin birleştiği kuzeydoğu köşesinde,çokgen minaresi olan,geniş avlu içinde kurulmuş olan yapıya kuzeydeki tek kapıdan girilir. Avlunun doğu iç duvarında iki ağaç direk üzerine oturan ufak bir revaklı kısmı vardır. Bu bölümün güneyine bir medrese yapılmış ve uzun süre bu amaçla kullanılmıştır. Caminin mahvil galerisinde ahşap oyma bitkisel ve geometrik motifler,kemerlerde ise Barok tarzda kalem işleri vardır. Kare biçimli tavan göbeği geometrik motiflerle bezelidir.
    Cevheri (Cevahir) Ali Efendi Camii
    Yazıtına göre 1788 yılında Çapanoğulları döneminde Cevahir (Cevheri) Ali Efendi tarafından Hacı Mehmet Ağa adına yaptırılmıştır. Cami kareye yakın dikdörtgen bir plan üzerine kurulmuş,düz ahşap tavanlıdır. Yapıyı çevreleyen sarı kesme taştan yapılmış avlu duvarı vardır. Caminin kuzeydoğusunda yapışık,kare kaide üzerine oturan,armudi iri topuklu,çokgen gövdeli,beyaz kesme taştan yapılmış minaresi,kemerli profillerle genişleyen şerefe ve kurşun kaplamalı külahı ilgi çekicidir. Mahfilin orta kısmı balkon gibi güneye doğru çıkıntı yapar. Revaklı bölümün içinde bir lahit yer alır.
    Kubbeli Cami
    Çayıralan İlçesinde, Çerkezbey türbesinin yanındadır. Caminin orijinal kitabesi bulunmamasına karşın,son cemaat yerinde hareme giriş kapısı üzerinde 1152 yılında yapıldığı yazılıdır.
    Salih Paşa Camii
    Sorgun ilçesindeki caminin yazıtından Salih Paşa tarafından 1813 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. 1955 yılında batı duvarı sabit kalmak suretiyle orijinal planı pek bozulmadan tamamen yenilenmiştir.
    Saray Köyü Çapanoğlu Camii
    Yerköy İlçesi, Saray Köyündeki camii 1765 de Kapucubaşı Çapanoğlu Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1957 te tek şerefeli minaresi ilave edilmiştir. Kırma çatılı köşe duvarları ve pencere kenarları kesme taş,diğer kısımları moloztaş bir yapıdır. Yapı içinde ahşap ve kalem işi olmak üzere iki türlü süslemeye karşılaşılmaktadır. Ahşap süsleme kiriş uçlarından ve minber korkulukları kafes işçiliği ile yapılmıştır.
    Türbeler
    Yozgat ve çevresinde yeralan Türbeler Çandır Şahsultan Hatun Türbesi (Kümbeti), Çayıralan Çerkezbey Türbesi, Osman Paşa Türbesi ve Görpeli ilin önemli türbeleridir.
    Köprüler
    Yozgat' taki köprüler; Taşköprü, Karabıyık Köprüsü ve Kesik Köprü' dür.
    Karabıyık Köprüsü
    Yozgat-Şefaatli yolunun 38. Km.sinde Kanak Suyu üzerinde kurulmuştur. Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır seferine giderken (1516) yaptırılmıştır. Ayaklar üzerinde oturan üç sivri kemerli,iki alçak mahmuzlu,60 cm. yüksekliğinde korkuluk duvarı ile uçlarda ve ortada baba taşları olan,beyaz kesme taştan yapılmış bir köprüdür. 54 m. boyunda 4.5 m. eninde olan köprünün ortasına doğru bir harpuşluk fark edilir.
    Korunan Alanlar
    Yozgat – Yozgat Çamlığı Milli Parkı
    Yeri: Yozgat ili
    Ulaşım: İç Anadolu bölgesinde,Yozgat ilinin güneyinde uzanan tepeler üzerinde yer alan Milli Park,Yozgat'a 5 km. uzaklıktadır.
    Özelliği: 264 Ha.lık alanı kaplayan Milli Park, İç Anadolu'da insan etkisi ile meydana gelen (antropojen) step içerisinde yer alan sayılı orman adalarından biridir. Ortalama yükseltisi 1350 m. olan sahadaki arazinin morfolojik özelliklerini tepeler, sırtta ve vadilerde parçalanmış dalgalı düzlükler meydana getirmektedir.
    Tabiatın; iklim, toprak-su dengesinin değişmesi ile ortaya çıkan kısıtlamalara,tabii kaynakların bugün tükeneceğini unutmuş görünen insanların yanlış ,aşırı arazi kullanımlarının eklenmesi Milli Park ve çevresinde geniş alanları kaplayan ormanlardan yoksun bozkır peyzajlarını meydana getirmiştir. Eski çağların bakir ormanlarından günümüze bu karaçam konusu ulaşabilmiştir.
    Karaçam, meşe ve ardıç ağaç toplulukları Milli Park bitki örtüsünü meydana getirmektedir. Bu orman parçasının tabiat bölgesi özelliği yanında rekreasyon ihtiyacını karşılaması bakımından büyük önemi bulunmaktadır.
    Görülebilecek Yerler: Milli Parkın 40 km. kuzeyindeki Hititlerin başşehri Boğazköy, Alacahöyük, Sarıkaya Kaplıcaları yakın çevresindeki diğer önemli turizm merkezleri olarak görülmeye değer yerlerdir.
    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkta günübirlik piknik yapılabilir. Çadır ve karavanla konaklama yapılabilir.
    Mağaralar
    Saraykent İlçesi Divanlı Köyünde bulunan mağaralar çeşitli bölmelerden oluşmaktadır. Mağaralar kayalara oyulduğu gibi, taştan oyma merdivenlerle inilen mağaralar da vardır. Bu mağaraların Bizans dönemine ait olduğu belirtilmektedir.
    Kaplıcalar
    Sarıkaya Kaplıcası
    Sarıkaya ilçe merkezinde bulunan sıcak su kaynağı iki ayrı noktadan yüzeye çıkmakta olup , 48 0C sıcaklığa ve 28 lt./sn. debiye sahiptir. Bu sıcak sudan, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde de kaplıca tedavisi maksadıyla istifade edildiği bilinmektedir.
    Boğazlıyan Bahariye (Cavlak) Kaplıcası
    Boğazlıyan ilçesine 4,5 km. uzaklıktaki Bahariye köyü yakınlarında yer alan Cavlak mevkiinden çıkan su 32 0C sıcaklığa sahip olup iki ayrı kuyudan 320 lt./sn. debi ile çıkmaktadır. Kuyuların bulunduğu düzlükte bu suların oluşturduğu küçük bir gölet bulunmaktadır. Gölette suyun sıcaklığı 28 0C civarındadır. Mevcut raporlardan bu suyun romatizmal hastalıklar, kırık çıkık sekelleri ve kadın hastalıkları için kaplıca tedavisinde kullanılabileceği anlaşılmaktadır.
    Sorgun Kaplıcası
    Sorgun ilçesine 2 km. mesafede, Yozgat-Sivas karayolu üzerindedir. İl Özel İdare Müdürlüğü’nce yaptırılan kaplıca ve motel faaliyettedir. Diğer sıcak su alanlarının kapladığı sıcak alana göre daha geniş bir sıcak alana sahip olan Sorgun sıcak su alanı ilçenin yerleşim alanının doğu sınırlarından başlayıp Yeniçeltek açık kömür işletmesine kadar devam etmektedir. Bu suyun sıcaklığı 50-61 0C arasında değişmektedir. Fiziksel ve kimyasal analizler sonucunda sülfatlı, sodyumklorürlü, hipertermal-hipertonik sular sınıfına girdiği tespit edilen bu sıcak su radyoaktif maddeler, magnezyum, kalsiyum ve bor ihtiva etmektedir. Halen kaplıca tedavisinde kullanılan bu suyun ağrılara, kronik iltihaplı hastalıklara, spazm benzeri hastalıklara, kırık çıkık sekellerine yararlı olduğu ve taşıdığı yüksek orandaki radonun etkisiyle radyoterapik etkisinin bulunduğu bilinmektedir.
    Yerköy Kaplıcası
    Yerköy ilçesinde Ankara-Yozgat karayolunun 7. km’sinde olup, Yozgat iline uzaklığı 47 km’dir. Yapılan kimyasal ve fiziksel analizler sonucu klorürlü sülfatlı sular grubundan olduğu tespit edilen bu suyun bilinen en belirgin özelliği cilt hastalıkları ile romatizmal hastalıkları iyileştirici etkisinin olmasıdır. Ayrıca nefrit, nevralji, kırık çıkık sekelleri, kadın hastalıkları ve kronik romatizmal hastalıklara karşı kaplıca tedavisine uygun olduğu belirlenmiştir.
    Saraykent Kaplıcası
    Yozgat-Sivas karayolu üzerinde, Yozgat'a 70 km. mesafedeki Saraykent ilçesindedir. Kaplıca suyu sodyumklorürlü, sodyumbikarbonatlı ve kalsiyumsülfatlı sular grubundandır. Suyun incelenmesi sonucu romatizmal hastalıklarda, kırık çıkık sekellerinde, kadın hastalıklarında, nevrit ve polinevritlerde kullanılmasının faydalı olacağı tespit edilmiştir. Sıcaklığı 74 santigrat derecedir.
    Yaylalar ve Ormanlar
    Bozok Yaylası
    Yozgat İli topraklarının bulunduğu bölge Bozok Yaylası olarak adlandırılır. Kızılırmak yayı içerisinde kalan yayla,delice ırmağı ve Çorum suyuna karışan vadilerle yarılmış hafif dalgalı düzlükler meydana getirirler. Bu yayla doğuda Akdağlara dayanır, kuzeydoğuda Deveci dağının batıya doğru ilerleyen kolları düzlükler arasında kaybolur. Bozok yaylasının yükseltisi 1200-1400 m. arasındadır.
    Hisarbeyli (Yoğurt Yurdu) Yaylası
    Akdağ ormanları içerisindedir. Hasbek-Hisarbeyli-Akdağmadeni yolu içerisinden geçmektedir. İki tepe arasından büyükçe bir dere akar. Tepenin bir yanı çamlarla diğer yanı küçük bitki örtüleriyle kaplıdır. Hasbek ve Hisarbeylilerin yaz aylarında çıktıkları yayla konumundadır. Soğuk su kaynakları çok fazladır. Hafta sonlarında Kayseri ve çevre halkının piknik alanıdır. Yoğurduyla ünlüdür.
    Cehirlik
    Yozgat-Boğazkale (Hattuşaş) yolu üzerindedir. Yozgat’a 2 km. uzaklıktadır. Gelin Kayası ve Yabani Laleleriyle ünlüdür. İlkbaharda açmaya başlayan laleler yaz boyunca Cehriliğe ayrı bir güzellik katmaktadır. Halk arasında Laleler Ülkesi olarak bilinen Hollanda’ya lale tohumlarının (soğanlarının) buradan götürüldüğü söylenmektedir.
    Kadıpınarı
    Akdağ ormanları içerisinde çok geniş bir alana yayılan çam, meşe ve çeşitli ağaç türleri, temiz soğuk suları ve çeşitli av hayvanları bulunan bir bölgedir. Akdağmadeni İlçesinin kuzeybatısında ilçeye 2 km. mesafededir. Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce orman içi dinlenme tesisi programına alınmış,çevre düzenlemesi, otantik yapıda kır gazinosu,dinlenme evleri,yağmur barınağı ocaklar ve vc gibi tesisler yapılmıştır.Bölgede geyik üretme çiftliği bulunmaktadır.
    Şebekpınarı Piknik Alanı
    Aydıncık-Eymir yolu üzerinde yer alan Şebek Pınarı piknik alanı Aydıncık İlçesinin 1 km. güneyinde yer almaktadır. Daşlı dağlar olarak bilinen dağların Aydıncık’a bakan 1700 m. yükseklikteki Gezbel Tepesinde yer almaktadır. Denizden yüksekliği 1500 m.dir. Yıllardan beri piknik alanı olarak kullanılan Şebekpınarı ve çevresi Milli Parklar Genel Müdürlüğünce Şebek Ormaniçi Dinlenme Yeri olarak çevre düzenlemesi yapılmıştır. arınağı, wc gibi tesisler yapılmıştır.
    Akdağmadeni Ormanları
    Çok geniş bir alana yayılan,içerisinde çam,meşe ve değişik ağaç türleri temiz soğuk suları,çeşitli av hayvanlarıyla ünlü bir bölgedir. Bu bölge bahar aylarından başlayarak büyük bir hareketlilik gösterir. Bölge insanlarının yaylalarına gidişi yaz ve bahar aylarını yaylalarında geçirerek havaların soğumasıyla yaylalardan göçleri bu yöreye ayrı bir güzellik katmaktadır. Sıcak havalarda çevreden gelen insanlar soğuksu pınarlarının başında eğlenerek vakit geçirirler.
    Çayıralan Ormanları
    İlin güneydoğusunda yer alan Çayıralan İlçesi dolaylarında karaçam,ladin,meşe ve kavak ağaçlarından oluşan gür ormanlar vardır. İçme suyu ve otopark mevcuttur. Orman içerisine çeşitli yollar girmekte olup olup,dinlenme yeri olarak su ve havasıyla aranılan bir bölgedir.
    Sportif Aktiviteler
    Doğa Yürüyüşleri
    Aydıncık İlçesi Kazankaya Vadisi rafting, trekking ve doğa yürüyüşü alanı olarak, Yahyasaray Barajı Gölü, Gelingüllü Barajı Gölü su sporları ve olta balıkçılığı amacıyla kullanılacak alanlardandır.
    Avcılık
    Çamlık Milli Parkında bulunan domuz ve il genelinde yaşayan güzel keklik, toy, bıldırcın, tilki gibi hayvanları av sezonu boyunca avlanabilir.
    COĞRAFYA
    İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri arasında bir geçiş alanı oluşturan Yozgat &topraklarında zengin bir yaban hayatı vardır. Özellikle Merkez İlçe, Akdağmadeni, Karanlık Dere, Çekerek ve Çayıralan yöreleri kanatlı ve kanatsız av hayvanları bakımından oldukça zengindir.
    Yozgat' da İç Anadolu'nun karasal iklimi egemendir. İl alanının önemli bir bölümünü kaplayan Bozok platosu, güney ve kuzey Anadolu taş sistemleriyle deniz etkilerine kapatılmıştır. Bu nedenle yazla kış ve geceyle gündüz arasında ısı farkları yüksektir. Bu sert iklim koşulları Yeşilırmak havzasına giren Çekerek Vadisinde biraz yumuşamaktadır. Bu kesimlerde az da olsa Karadeniz iklimi etkileri görülür.
    TARİHÇE
    Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerindendir. Yozgat’ta sırası ile M.Ö.1650-1460 Eski Hitit Krallığı dönemi,M.Ö. 1460-1170 Hitit İmparatorluğu dönemi, M.Ö. 1170-676 Frigler Dönemi, M.Ö.676-600 Kimmerler Dönemi, M.Ö. 600-546 Lidyalılar dönemi, M.Ö. 546-334 Kimmerler dönemi, M.Ö.334-285 İskender ve Diadoglar dönemi, M.Ö. 285-85 Galatlar dönemi, M.Ö. 85-M.S. 395 Roma İmparatorluğu dönemi, M.S. 395-1075 Bizanslılar dönemi, M.S. 1075-1318 Anadolu Selçukluları dönemi,M.S. 1318-1398 Beylikler dönemi, M.S. 1408-1923 Osmanlı İmparatorluğu dönemi yaşanmıştır.
    NE YENİR ?
    Yöre beslenmesi büyük ölçüde buğday ürünlerine, unlu yiyeceklere dayanmaktadır. Bulgur, yarma ve düğürcük hemen hemen her türlü yemeklerde ve çorbalarda kullanılır. En önemli yemekleri, Arabaşı, Madımak, Testi Kebabı ve Yozgat Tandır Kebabıdır.
    LİNKLER
    Yozgat Valiliği               http://www.yozgat.gov.tr/
    YAPMADAN DÖNME
    Çamlık Milli Parkını görmeden,
    Testi Kebabı, Tandır Kebabı yemeden,
    Arabaşı içmeden,
    Seyahati 10-15 Haziran tarihlerine denk getirip Sürmeli Festivalini izlemeden,
    Dönmeyin…
     
     

    İlçeler:
    AKDAĞMADENİ, BOĞAZLIYAN, ÇAYIRALAN, SARIKAYA, SORGUN, ŞEFAATLİ, YERKÖY,YOZGAT MERKEZ, 

  • Sivas

     

                

    Tel Kodu: 346 – Araba Plaka Kodu: 58

    Sivas 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Sivas hava durumu

    İLÇELER
    Sivas ilinin ilçeleri; Akıncılar, Altınyayla, Divriği, Doğanşar, Geremek, Gölova, Gürün, Hafik, İmralı, Kangal, Koyulhisar, Suşehri, Şarkışlı, Ulaş, Yıldızeli ve Zara'dır.
    COĞRAFYA
    İç Anadolu'nun yüksek platoları üzerinde başlayan ve doğuya doğru yükselen il alanı; kuzey, doğu ve güneydoğuda dağlık ve sarp bir kesimle son bulmaktadır. Ortalama yükselti 1000 metrenin üzerindedir. İlde Kuzey Anadolu sıradağlarının uzantısı olan Köse Dağları, Torosların kuzey kollarından Tecer Dağları ve İncebel Dağları, Akdağlar, Yama Dağı yer almaktadır. Uzunyayla ve Meraküm platoları, ayrıca Kızılırmak, Kelkit, Çaltı vadileri önemli coğrafi oluşumlardır. Önemli akarsuları Kızılırmak, Kelkit Çayı, Tozanlı Çayı, Çaltı Çayı ve Tohma Çayıdır.
    Sivas ilinin büyük bir kesimi yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve karlı geçen karasal İç Anadolu ikliminin etkisinde kalmaktadır. Fakat kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğu Anadolu yüksek bölge ikliminin etkileri bulunmaktadır.
    Tarihçe
    İlin Adının Tarihçesi:Sivas’a farklı dönemlerde hakim olan devletler, şehre kendilerine özgü değişik isimler vermişlerdir. Bunlar; Sebaste, Sipas, Megalopolis, Kabira, Diaspolis (Tanrı Şehri), Talaurs, Danişment İli, Eyalet-i Rum, Eyalet-i Sivas ve Sivas isimleridir.
    Bu gün kullanılan Sivas isminin kaynağı hakkında ise farklı görüşler bulunmaktadır. Bunların içinden ‘Sebaste’ Sebasteia eski yunancada (Augustus Şehri) ismi, Pontus kralı Polemon’un hanımı Pitodoris tarafından verilmiştir. Romalılar, Pont Krallığını egemenlikleri altına aldıkları zaman şehrin yönetimini Pont Krallığı’nda bırakmışlardı. Pont Kralının hanımı ise, Roma Kralı Augustus’un sevgisini kazanmak ve ona bir şükran ve sadakat ifadesi olmak üzere Yunanca’da Ogüst şehri anlamına gelen “Sebaste” adını verdiği sanılmaktadır. Sebaste’nin zamanla “Sivas”a dönüştüğü ileri sürülmektedir.
    Yine diğer bir görüş de, bugün “Sivas” olarak kullanılan ismin “Sipas”tan geldiğidir. Şehrin ilk kurulduğu dönemlerde, bugünkü şehrin merkezinin bulunduğu yerde büyük çınar ağaçlarının altında üç adet su gözesi (Kaynağı) bulunmaktadır. Bu gözelerden bir tanesi “Allah’a Şükür”ü ikincisi “ana ve babaya saygı”yı, üçüncüsü de “Küçüklere sevgi”yi temsil eder. Bu bölgede yaşayan insanlar, zamanla bu özelliklerini koruyamayıp yitirince, bu üç göze de kurur. Şehrin isminin de “üç göze” anlamına gelen “Sipas”tan kaynaklandığı ve zamanla bugün kullandığımız “Sivas”a dönüştüğü ileri sürülmektedir.
    Yazılı Tarih Öncesi:1927’ den bu yana süregelen kazı ve araştırmalarda saptanan bulgular, Sivas’ta Neolitik Dönem’den başlayarak yerleşildiği yolundaki savları güçlendirici niteliktedir. Bölgede Kalkolitik Dönem (M.Ö. 5000-3000) ve ilk Tunç Çağ (M.Ö. 3000-2000) yerleşmelerinin varlığı ise, bu dönemlerden kalma çanak-çömlek, ev ve kent kalıntılarıyla kesin olarak saptanmıştır. Maltepe Höyüğü kazıları, yörede ilk yerleşmenin M.Ö. 2600’lerde başlayıp M.Ö. 2000’lere kadar kesintisiz sürdüğünü göstermektedir.
    Yazılı Tarih: Sivas’ın eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna dair kesin bilgiler mevcut değildir. Bugün şehir merkezi ilçe ve köylerinde yapılan çeşitli Arkeolojik kazı ve araştırmalarda edinilen bilgiler bulunan höyük ve eski şehir harabeleri, Sivas’taki yerleşimin tarihin ilk dönemlerinden itibaren başladığını göstermektedir. Bu dönemlere ait, yeterli aydınlatıcı araştırmalar yapılmamış olduğundan Sivas’ın tarihini, Anadolu’nun büyük bir bölümünü kapsayan Kapadokya tarihi içerisinde incelemek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
    Bu bakımdan Kapadokya tarihine baktığımızda Sivas’ın M.Ö. 2000 yıllarına kadar uzanan bir geçmişe sahip olduğunu, yerleşim merkezi olarak kullanıldığını ve eti hakimiyetinin sınırları içerisinde kaldığını görmekteyiz. Etiler döneminde yapılan çeşitli savaşlar, Sivas ve çevresinde meydana gelmiş, Sivas da bu savaşlardan etkilenerek yakılmış ve yıkılmıştır. Asur hükümdarı Sargon, M.Ö. 710 yılında Anadolu içlerine yaptığı bir akında Sivas içlerine kadar gelmiştir. Yine M.Ö. 676 yıllarında Kafkasya’dan İskitler, İran’dan Medler Anadolu içlerine kadar uzandılar. Kapadokya bölgesinde Asurlar’a karşı direnecek güç kalmayınca Medler ve Lidyalılar, M.Ö. 585 tarihinde Kızılırmak sınır olarak kalmak üzere bir anlaşma yaptılar. Böylece Kızılırmak’ın doğu yakası yani Sivas ve çevresi Medler’e kaldı. Medler’in bölgedeki hakimiyeti fazla sürmedi. Persler M.Ö. 550 yılında Med egemenliğine son vererek Sivas’ı ele geçirdiler. Diğer önemli bir akın da Makedonya Kralı Büyük İskender’in M.Ö. Anadolu’ya yaptığı akınlardır. Büyük İskender ilk olarak M.Ö. 334’de ikinci olarak da iki yıl sonra M.Ö. 332 ‘de iki kez Anadolu içlerine akın düzenlemiş, her ikisinde de Sivas’ta hakimiyetini sürdüren Perslerin yönetimine son vermiştir. Geçtiği yerlerde durmayıp, Makedonya subaylarından komutanlar bıraktığı için, Sivas da bir müddet Makedonyalı subaylardan Sabistes’in yönetiminde kalmıştır. Sabistes kendi zevk ve sefasına daldığından askerlerinin şehri yağmalamasına ve yıkmasına aldırış etmemiştir. Bu duruma dayanamayan halk ayaklanmış, tekrar Pers Kralı I. Ariaretes’in egemenliğine girmeyi kabul etmişlerdir. Sonunda Roma Kralı Tiperius M.S. 17’de Sivas ve çevresini ele geçirmiştir. Böylece Sivas, Roma İmparatorluğu egemenliğine girmiş ve ‘Eyalet-i Rum” olmuştur.
    M.S. (17- 395) yıllarında çeşitli istilalarla karşılaşan Sivas, bu dönemde daha çok Roma egemenliğinde kaldıktan sonra, M.S. 395’te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna ayrılan topraklar içinde yer aldı. Bu dönemde de uzun süre Sasanlı akınlarından etkilenmiş, X.yy’ dan sonra da merkezi yönetimin güçlendirilmesi amacıyla kurulan Sebasteia (Sivas) Theması’na bağlanmıştır.
    1059’da Anadolu’ya giren Türkmen güçleri ve 1064’te Alp Arslan’ın önünden kaçan Selçuklu Şehzadesi Elbasan Sivas yöresinde kısa süreli etkinlik sağladılarsa da, Bölgenin Türk egemenliğine girmesi ancak 1071’ den sonra gerçekleşti. Kısa bir süre Selçuklu etkinliğinde kalan Sivas’ta 1075’te Danişmentli Beyliği kuruldu. 1143’den sonra Danişmentliler arasında baş gösteren taht kavgaları bu beyliğin gücünü kırınca, Anadolu Selçukluları’nı yeniden birleştiren I. Mesud, 1152’de Sivas’ı eline geçirdi. Anadolu Selçukluları ile Danişmentliler arasında sürekli el değiştiren Sivas, 1175’te II. Kılıç Arslan’ca kesin olarak Selçuklulara bağlandı.

    II. Kılıç Arslan’ın 1186’da ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırmasıyla başlayan taht kavgaları, I. Alaeddin Keykubad’ın 1220’de başa geçmesine değin sürdü. Bu dönemde Anadolu’yu tehdit etmeye başlayan Moğollara karşı etkin önlemler alan Keykubad, Sivas’ı da surlarla çevirterek korunaklı duruma getirdi. Yerine geçen II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kötü yönetimi sırasında büyük sıkıntı çeken Türkmen kökenli halk, 1240’larda ayaklanarak Sivas’ı yağmaladı. Selçuklu askerlerinin sivilleri sindirmek için seferber olduğunu gören Moğollar, Anadolu’yu ele geçirmek üzere harekete geçtiler. Gıyaseddin Keyhüsrev’i 1243’te Kösedağ Savaş’ında yenilgiye uğratan Moğol güçleri, Sivas’ı işgal ettiler. Selçuklu Sultanlarının yarattığı karışıklıkların sivil halkı tedirgin etmesini gerekçe gösteren İlhanlı yöneticisi Gazan Han o dönemde Selçuklu tahtında bulunan III. Alaeddin Keykubad’ı Isfahan’a çağırarak, 1318’da Anadolu Selçuklu Devletine son verdi.

    İlhanlılar’ın Anadolu Valiliğine atanan Timurtaş, 1322’de Sivas’ın da içinde bulunduğu topraklar üzerinde bağımsızlığını ilan etti. Bu durum üzerine İlhanlılar’ın, üzerine ordu göndereceğini öğrenince de Memlük’lere sığındı. Yerine vekil olarak bıraktığı Eretna bey, önce İlhanlılar’ın egemenliğini kabul ettiyse de İlhanlı yönetiminin taht kavgaları ile zayıflamasından yararlanıp, kendi özerk beyliğini kurdu.
    Eretna Bey’in ölümünden sonra, oğlu Gıyaseddin Mehmed’in yaşının küçüklüğünden yararlanan vezirleri, ülkeyi aralarında paylaştılar. Bölünerek iyice zayıflayan Eretna Beyliği, 1378’de Kadı Burhaneddin’in vezirliğe getirilmesiyle yeniden güçlendi. Kadı Burhaneddin Eretna Beyliği’nde kadılık, vezirlik, ve naiplik görevleri yaparak edindiği devlet yönetimi tecrübesini Eretna Beyliğini ele geçirerek uygulamıştır. Son Eretna Bey’i Ali Bey’in zevkine düşkün olmasından yararlanarak, kendine muhalif olan kişileri birer birer ortadan kaldırmış, 1388 yılında Ali Bey’in ölümü üzerine Sivas’ta bağımsızlığını ilan etmiştir. Kendi adıyla anılan Kadı Burhaneddin Devletini kurmuştur. Memluk akınlarına başarıyla karşı koyan Kadı Burhaneddin, Timur tehlikesine karşı Osmanlı ve Memlukler’in desteğini sağlamaya çalışırken, Akkoyunlu Osman Bey’e yenilerek, 1398’de öldürüldü.
    Kadı Burhaneddin’in ölümüyle bir iktidar boşluğu oluşan Sivas’ta kentin ileri gelenlerinin isteğiyle Osmanlı egemenliği tanındı. 1400’de Anadolu’ya giren Timur, az sayıda Osmanlı askerince savunulan Sivas’ı uzun bir kuşatmadan sonra alarak, yakıp yıktı ve geri çekildi. Osmanlılar’ın Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesinden sonra (1402), Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında taht kavgaları baş gösterdi. 1408’de Sivas’ı ele geçiren Çelebi Mehmed, 1413’te ülkede duruma egemen olunca, Sivas Osmanlı topraklarına katılmış oldu. 1472’de kısa süreli olarak Akkoyunlular’ın eline geçmesi dışında, hep Osmanlı egemenliğinde kaldı.
    Osmanlı egemenliğinde eyalet merkezi haline getirilen Sivas; Amasya, Çorum, Tokat, kısmi olarak Malatya ve Kayseri illeri Sivas’a bağlı birer sancak olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde belirtildiği gibi Sivas zamanın en önemli eyaletlerinden biridir. (40 İlkokul, 1000 dükkan, 18 Han, 40 kadar çeşmesi olduğundan bahsedilir.)
    Yöre Mutfağı
    Sivas halk mutfağında çorbalar yemekte ön sırayı alan ve bilhassa yaşlılar tarafından "yürek yağmuru" diye latife yapılan bir yiyecektir. Kış çorbalarının başında gelen peskütan, un veya çok az yarma unu ile yoğurdun pişirilmesi ile hazırlanan bir yiyecektir. Yarma, yeşil mercimek ve peskütan su ile çorba kıvamında pişirilir. Üzerine soğan yağda kızdırılır ve nane konularak çorbaya ilave edilir (sokaraç). Peskütan çorbası kış günleri-nin lezzetli ve besle-yici bir yemeğidir. Yazın en meşhur çorbası ise pancar çorbasıdır. Diğerleri; kesme çorbası (hamur çorbası), tarhana, şalgam, patates, şehriye, mercimek, bulgur, düğülcek çorbalarıdır. Et yemeklerinin başında, sebzeli et yemeği gelir. Önce kızartılarak pişirilmiş etlere patlıcan, biber, domates konularak hazırlanır. Sebzeli et çarşı fırınlarında tavalarda hazırlanır ve buna "fırına tava vermek" denilir. Sivas kebabı da sebzenin bol bulunduğu yaz-sonbahar aylarında yapılan bir çarşı yemeğidir. Pehli, çirli et, yaprak sarması, lahana sarması, dolmalar, köfteler, kızartma köftesi (kadınbudu köfte), sulu köfte (bulgurlu köfte), mirik köftesi (etsiz), yahni ve mıhlamalar diğer yemeklerimizdir. Sebze yemekleri içinde kabak yemekleri (kavurması, sütlü kabak, üzümlü kabak), şalgam kavurması ve yemeği, patates tiritlisi, baharda kırlarda kendiliğinden yetişen bir bitki olan madımakla yapılan yemekler önem taşırlar. Sofralarımızın vazgeçilmez ye-meği olan pilav için "ekmek hazır, pilav vezir" denilmiştir. Bulgur, pirinç, kus-kus, erişte pilavları değişik lezzet ve görünümde olan çeşitler olarak sofrada yerlerini alırlar. Hoşaflar ve bayram çorbası, pilavların yanında sofraya getirilir.
    Yapmadan Dönme
    • Divriği Ulu Camii ve Darüşşifasını görmeden,
    • Sivas Gökmedrese, Çifte Minareli Medrese, Buruciye Medresesi, Şifaiye Medrese-
     sini gezmeden,
    • Sivas Ulu Camiini gezmeden,
    • Atatürk Kongre ve Etnoğrafya Müzesini gezmeden,
    • Susamışlar Konağını gezmeden,
    • Abdi Ağa Konağını gezmeden,
    • Osman Ağa Konağını gezmeden,
    • İnönü Konağını görmeden,
    • Akaylar Konağını gezmeden,
    • Gemerek Sızır Şelalesini görmeden
    • Gürün Şuul Vadisini gezmeden,
    • Gürün Gökpınar Gölü’nü görmeden,
    • Kangal Balıklı Kaplıca’yı görmeden,
    • Sıcak Çermiği görmeden,
    •  Soğuk Çermiği görmeden,
    • Kangal Köpeğini görmeden,
    • Hafik Gölünü görmeden,
    • Zara Tödürge Gölünü görmeden,
    • Koyulhisar Yaylalarına çıkmadan,
    • Altınyayla Kuşaklı(Sarissa) Ören Yerini görmeden,
    • Kangal Alacahan Kervansarayını görmeden,
    • Zara-İmranlı Balını satın almadan,
    • Sivas Halısı  ve Kilimini almadan,
    • Sivas Bıçağını almadan,
    • Sivas Ağızlık ve Kalemini almadan,
    • Sivas Gümüşünü almadan,
    • Sivas Kemik Tarağını almadan,
    • Sivas Kebabını yemeden,
    • Sivas Köftesini tatmadan,
    • Sivas Madımağını yemeden,
    • Sivas Peskutan Çorbasını içmeden,
    • Sivas Pezik Turşusunu ve Mıhlamasını yemeden,
    • Sivas Hurmasını yemeden,
    • Sivas Halk Oyunlarını izlemeden,
    DÖNMEYİN
     

    İlçeler:
    GÜRÜN , KANGAL , SİVAS MERKEZ,Akıncılar, Altınyayla, Divriği, Doğanşar, Geremek, Gölova, Gürün, Hafik, İmralı, Kangal, Koyulhisar, Suşehri, Şarkışlı, Ulaş, Yıldızeli, Zara

  • Konya

     

                

    Tel Kodu: 332 – Araba Plaka Kodu: 42

    Konya 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Konya hava durumu

    İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden biri olan ve tarihi akışı içerisinde birçok medeniyetin izlerini bağrında taşıyan Konya, adeta bir müze şehir hüviyetindedir. Sayısız tarih, kültür ve doğal zenginliklerine sahip olan Konya, yetiştirdiği İslam büyükleri ile de tanınmaktadır. Konya, tarih boyunca belli başlı yollar üzerinde yer almış olup, tarihi İpek Yolu’nun en önemli ticaret ve konaklama merkezlerinden birisi olmuştur.
    Konya’da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (tarih öncesi) Çağdan başlamaktadır. Konya, daha sonra Hitit, Phryg, Lydia, Pers, Bergama, Roma ve Bizans egemenliklerinde kalmıştır.
    1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı’ndan sonra Selçukluların eline geçen şehir, 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olmuştur. Konya, Selçuklulardan sonra Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır.
    İLÇELER:
    Konya ilinin ilçeleri; Karatay, Meram, Selçuklu, Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hüyük, Hadım, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhöyük ve Yunak'tır.
    Akşehir: İl merkezinin 132 km. batısındadır.Türk ulusunun geleneksel hazır cevaplılığını güldürüleriyle yansıtan Nasreddin Hoca Türbesi'nin bulunduğu, ilçede Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi, Garp Cephesi Müzesi, Taş Camii, Hıdırlık mesire yeri, Kilise, Akşehir gölü turistik yerlerindendir. Her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri yapılmaktadır.
    Beyşehir:İl merkezinin 92 km. batısındadır. İlçe turizmine canlılık kazandıran Beyşehir Gölü bir milli park hüviyetindedir. Göl üzerinde 30'a yakın ada, 13 çeşit balık vardır. Eşrefoğlu Camii ve Türbesi, Taş Medrese, Çifte Hamam, Bedesten, Kubadabat Köşkü kalıntısı ve Beyşehir Köprüsü önemli tarihi ve turistik yerleridir. Ayrıca Eflatun Pınar ve Fasıllar Anıtı dünyaca tanınan yerleridir. Doğal güzellikleri ile ünlü ilçede Yaka Manastır, göl içerisindeki Hacı Akif Adası, dikit sarkıtları ile dolu mağaraları ilgi çekicidir.
    Bozkır:İl merkezinin 119 km. güneyindedir. Zengibar Kale Kalıntısı, Kaya Mezarları, Selçuklu Devri Köprü, Osmanlı devri Bozkır Camii, Akçapınar Çamlığı, Sarıot Yaylası ve Söğütlü Pınar önemli tarihi ve doğal güzellikleridir.
    Cihanbeyli:İl merkezinin 97 km. kuzeyindedir. Her türlü otomobil sporlarının yapılabileceği ve akşam güneşinin ayrı bir güzellik sergilediği Tuz Gölü ve peri bacaları oluşumları ile ilgi çekicidir.
    Çumra:İl merkezinin 48 km. güneydoğusundadır. Zengin höyük varlığı ve sit alanları ile ilgi çekicidir.İlçede bulunan Çatalhöyük'ün tarihi M.Ö. 7000'e kadar uzanmaktadır. İlk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Anadolu'da ilk yerleşik hayata başlandığını gösteren Neolitik devri iskan yerlerinden birisidir. Kazılarda bulunan çok sayıda eser, Konya Arkeoloji ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde teşhir edilmektedir.
    Doğanhisar: İl merkezinin 122 km. batısındadır. Yayla ve dağ turizmine yönelik yöreleriyle tanınan ilçe, Yunus Emre ve Taptuk Emre Mezarı, camiileri, tarihi kalıntılar ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir yöredir.
    Ereğli:İl merkezinin 145 km. doğusundadır. Ulu Camii ve Rüstem Paşa Kervansarayı önemli tarihi eserlerindendir. Akhüyük kükürtlü suyu, traverten oluşumları ile ilgi çekicidir.
    Hadım: İl merkezinin 120 km. güneyindedir. İlçeye adını veren Hz. Hadimi Türbesi, bir doğa harikası kalıntılar, kaya mezarları, mağaraları ve yaylalarıyla turizme yönelik bir ilçemizdir.
    Halkapınar: İl merkezinin 168 km. doğusundadır. Ivriz Kaya kabartması, dünyadaki ilk tarım anıtıdır. Ivriz Çayı dağ turizmine yönelik alanları ile ilgi çekicidir.
    Ilgın:İl merkezinin 87 km. kuzey batısındadır. Sağlık turizmine yönelik Roma devrinden kalan kaplıca ve içmelerin bulunduğu ilçede, tarihi camiiler ve bedesten vardır.
    Kadınhanı:İl merkezinin 60 kuzeybatısındadır. İlçeye adını veren Raziye Sultan Han ve camiiler bulunmaktadır. Ayrıca mağaraları, Kestel Kalesi ve astım hastalarına iyi geldiği bilinen Kestel Ormanları ve şifalı içme suyu ile ünlüdür.
    Karapınar: İl merkezinin 96 km. doğusundadır. Selimiye Külliyesi, doğa harikası olan Meke Krater Gölü ve gölde yaşayan Meke Kuşları, Acı Göl, antik bir şehir kalıntısını içeren Çıralı Göl, Meyil Gölü önemli yerlerdir.
    Seydişehir: İl merkezinin 134 km güneybatısındadır. Seyyid Harun Veli Türbe ve Camiisi, mağaraları, tarihi kalıntıları ve yayla turizmine yönelik alanları ile ünlü ilçemizdir.
     
     Coğrafya
    Anadolu yarımadasının ortasında bulunan kent İç Anadolu Bölgesinin güneyinde yer almaktadır. Konya'nın toprakları 38257 km2 yüzölçümüne sahip olup, büyük bir kısmı iç Anadolu'nun yüksek düzlükleri üzerindedir.Güney ve Güneybatı kesimleri Akdeniz  bölgesine dahildir. Rakım ortalama 1011 m'dir.

    Kara iklimi hüküm süren Konya'da yaz kuru ve sıcak, kış soğuk ve yağışlı olmaktadır.

     
    Tarihçe
    Konya'da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (tarih öncesi) çağdan başlar. Konya daha sonra Hitit, Frig , Lidya, Pers, İskenderun, Bergama, Roma, Bizans egemenliklerinde kalmıştır.1071 tarihindeki Malazgirt Meydan savaşından sonra Konya Selçukluların eline geçen şehir 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklularının başşehri olmuştur. Konya Selçuklulardan sonra Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır.
    Yöre Mutfağı
    Yöre ürünleri, Konya’da zengin bir beslenme kültürü yaratmıştır. Yoğun buğday ve sebze üretimi ile birlikte hayvancılıkta beslenmenin temel kaynaklarındandır. Tandır böreği, çarşı böreği ve sedirler böreği de Konya’da özgün börek türlerinin başlıcalarıdır. Böreklerin yanı sıra etli yemek (pide de denmektedir) tüketimi de oldukça yaygındır. Konya’da helvanın da birçok çeşidi bulunmaktadır. Bunların başlıcaları çöğenli şeker helvası, dut pekmezi yada unlu pekmez helvası, susamlı, cevizli ve tahinli helvadır. Konya’nın kendine mahsus yemeklerinden en önemlisi tandır kuzusu (çebiç) dur. Ayrıca toyga çorbası, mercimekli oğmaç çorbası, arabaşı çorbası, fırın kebabı, etli ekmek, gerdan pişirmesi, topalak köftesi gibi yemeklerde özgüdür.
     
    Yapmadan Dönme
    Mevlana Müzesini ve diğer müzeleri görmeden,
    Çatalhöyük, Kilistrayı gezmeden,
    Cami ,Saray ve hanları görmeden,
    Düğün Yemeği yemeden,
    Konya'nın köylerinde dokunan keçe, halı ve kilimlerden almadan,
    10-17 Aralık Mevlana Anma Törenlerine katılmadan,
    Dönmeyin.
     

    İlçeler:
    AKŞEHİR, BEYŞEHİR, BOZKIR, CİHANBEYLİ, ÇUMRA, DOĞANHİSAR, EREĞLİ/KONYA, ILGIN,KADINHANI, KARAPINAR, KARATAY, KULU, MERAM, SARAYÖNÜ, SELÇUKLU, SEYDİŞEHİR,YUNAK

  • Nevşehir

     

                

    Tel Kodu: 384 – Araba Plaka Kodu: 50

    Nevşehir 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Nevşehir hava durumu

    Nevşehir, tarih ve doğanın iç içe geçerek, bütünsel bir güzellik sergilediği beldeleri ve bölgede yaşamış uygarlıkların zenginleştirdiği kültürel birikimi ile Türkiye’nin eşsiz turizm cennetlerinden biridir.
    Nevşehir, ilk dönemlerde “Nyssa”, daha sonraki dönemlerde “Soandos Nisa” ve “Muşkera” adları ile anılmıştır. Osmanlı döneminde, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa sadrazam olduğunda “Muşkera” adını değiştirerek kente “Yenişehir” anlamına gelen Nevşehir adını vermiştir.
    Bölgede yapılan az sayıdaki prehistorik araştırmalardan Neolitik (M.Ö. 7 bin) dönemine ait yerleşmeler saptanmıştır. M.Ö.1600’lerde Hitit Krallığı’nın egemenliği altında olan kente, M.Ö. 12 yüzyılda göç kavimlerinin, M.Ö. 7. yüzyılda Kimmer ve İskitlerin saldırıları yaşanmıştır. Nevşehir, M.Ö. 680 – 610 yıllarında Asur ve M.Ö. 610 – 550 yıllarında Med egemenliğinin ardından Perslerin yönetimine girerek Kappadokia Satraplığı içinde yer almıştır. M.Ö. 332 yılında Pers soylularından I. Ariarathes bağımsız Kappadokia Krallığı’nı kurmuştur. M.S.17 yılında Roma İmparatorluğu’na katılan Nevşehir sonra, Persler, Sasaniler daha sonra da Anadolu Selçuklu Devleti yönetimine girmiştir. Bölge 1097 yılında Haçlıların eline geçmiştir. Daha sonra İlhanlı ve 1398’de Karamanoğulları yöreye egemen olmuşsa da aynı yıl Sultan I. Bayezit Nevşehir’i Osmanlı topraklarına katmıştır. 1402 yılında Bayezit’in Timur’a yenilmesiyle bölge Karamanoğulları yönetimine geçmiş 1466’da da kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1954 yılında da il olmuştur.
    Günümüzde bölge, birbirinden güzel kaya kiliseleri, doğal güzellikleri, vadileri ve yeraltı şehirleriyle bir açık hava müzesi durumundadır.
    Dünyaca ünlü Türk düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli ile Osmanlı döneminin ünlü sadrazamlarından Damat İbrahim Paşa’nın bu bölgede yaşamış olmaları da kültür ve turizm hareketlerinin olumlu yönde gelişmesine büyük katkı sağlamıştır.
    Coğrafi Konumu
    Nevşehir ilinin doğusunda Kayseri, kuzeyinde Yozgat ve Kırşehir, batısında Aksaray, güneyinde Niğde bulunmaktadır.
    İklimi
    Nevşehir, yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlı geçen tipik karasal iklim özelliğine sahiptir.
    Ulaşım:Kara ve havayolu ile ulaşım mümkündür.
    Yöre Mutfağı

    Nevşehir ve yöresi yemeklerinin malzemeleri pek fazla olmamakla birlikte bölgesel denebilecek yemekleri vardır. Genellikle et tüketimi fazladır. Yörede sebzeciliğe de önem verildiğinden birçok sebzeyi kendileri yetiştirmekte ve yemeklerinde kullanmaktadırlar. Bölge, şarapları ile de ünlüdür. Yöre mutfağından bazı örnekler aşağıdadır:
    Çorbalar; tarhana, düğü, kesme, sütlü, patates çorbaları ve katma aşı.
    Yemekler; ağpakla (fasulye, kemikli et) , soğanlama, dıvıl (patates ve bulgur), cacık, ayva dolması, çanak (et ve sebze) , Nevşehir tavası (et) , zerdi pilavı, sızgıt (kışlık et kavurma), kömbe (bazlama) , kışlık ekmek (yufka), pastırma, sucuk.
    Tatlılar; bulama (un, pekmez, ceviz) , aşure, irmik tatlısı, dalaz (yumurta, süt, un, yağ, bal veya şeker), aside (un, pekmez veya şeker), hoşaf. Yörede kaliteli şarap üretimi de yapılmaktadır.
    Yapmadan Dönme
    Nevşehir kaya kiliselerini, Bizans duvar fresk sanatlarını görmeden,
    Türk-İslam sanatı örneklerinin sergilendiği Hacıbektaş Müzesini gezmeden,
    Nevşehir merkezindeki Damat İbrahim Paşa Cami ve Külliyesini görmeden,
    Acıgöl'deki Hitit kaya kitabesini ziyaret etmeden,
    Çanak-çömlek, bakır ve oniks taşından yapılmış süslemeler, deri işleri hediyelik eşya almadan,
    Avanos'ta çanak-çömlek atölyelerinde ayakla çevrilen tezgahların başına geçerek, seramik kap yapmadan,
    Yöreye özgü şaraplardan tatmadan,
    ….Dönmeyin.
     

    İlçeler:
    AVANOS, KOZAKLI, NEVŞEHİR MERKEZ, ÜRGÜP

  • Niğde

     

                

    Tel Kodu: 388 – Araba Plaka Kodu: 51

     

    Niğde 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Niğde hava durumu

     
    Niğde İli ülkemizin iç Anadolu bölgesinin güneydoğusundadır. Rakımı 1229 metre olan Niğde ilinin 2000 yılı Nüfus sayımlarına göre genel nüfus toplamı 348.081 dir. Aksaray, Nevşehir, Kayseri, Konya illerine komşu olan Niğde, güneyde Bolkar dağları ile İçel ilinden güneydoğu ve doğudan Aladağlar’ın oluşturduğu doğal sınırlar ile de Adana ilinden ayrılır. Çamardı ve Ulukışla ilçeleri ise Akdeniz bölgesinde kalmaktadır.
    Termal kaynakları, ören yerleri, doğal güzellikleri, dağ ve kış turizm olanakları ve zengin tarihi doku bu güzel kenti turizm merkezi yapabilecek önemli unsurlardır.
    Halkın esas geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Niğde Merkez Organize Sanayi, Bor Deri Organize sanayi ve Birko Koyunlu A.Ş. halı fabrikası ve diğer sanayi kolları Niğde halkı için önemli istihdam alanlarıdır. Elma ağacı sayısında Niğde ili ülke sıralamasında ilk sırada yer alır. Ülke genelinde patates üretiminin ise %25’lik bölümü bu ilde üretilir. Geleneksel el sanatları bakımından Niğde önemli bir ildir. Niğde ilinde üretilen halılar dünyanın birçok ülkesinde müşteri bulmaktadır. Başkent Ankara’ya yakınlığı Kapadokya bölgesinde olması, tarihi değerleri ve doğal güzellikleri bu güzel Anadolu kentini ayrıcalıklı kılmaktadır. Ecemiş Suyu, Ulu ırmak önemli akarsulardır.
    Niğde ilinin Merkez ilçe, Altunhisar, Bor, Çamardı, Çiftlik ve Ulukışla olmak üzere 6 ilçesi mevcuttur. Bor ilçesindeki organize deri sanayi, Çamardı ilçesindeki dağ evi ve Ulukışla ilçesindeki termal kaplıca turizmi Niğde ilinin ekonomik ve sosyal gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.

    İKLİMİ: Niğde ili karasal iklim kuşağındadır.Niğde ve yakın çevresinin iklim tipini belirlemek amacıyla uygulanan bütün formüller yörenin yari kurak iklim şartlarının etkisi altında kaldığını göstermektedir. Thorntwaite metoduna göre bölgede kış ve ilkbahar ayları haricinde büyük bir su noksanı tesbit edilmektedir. Yani yağışların yetersiz ve buharlaşmayı karşılamadığı, bunun bitkileri ve özellikle ziraat hayatı ile havzanın hidrolojik özelliklerini olumsuz olarak etkilediği görülmektedir.
    İLÇELER:
    Niğde ilinin ilçeleri; Altunhisar, Bor, Çamardı, Çiftlik ve Ulukışla' dır.
    Merkez İlçe :Niğde ilinin en büyük ilçesidir. Yüzölçümü 2.081 kilometrekare, rakımı 1.229 mt. Ve yerleşim birim sayısı 54’tür. Nüfusu 2000 nüfus sayımına göre 78.088 kişidir. 1923 yılında il olan Niğde bu gün yaklaşık 348.081 kişilik nüfusu, Üniversitesi ve gelişen sanayisi ile gelecek yıllar için daha da umutludur.
    Bor:Niğde'ye 15km uzaklıktadır. İlçe merkezinden Alaaddin Cami Karamanoğulları döneminden, Paşa ve Kale Camileri Osmanlı döneminden kalma önemli eserlerdir. Bor'a 5km uzaklıkta bulunan Tyana Ören Yeri Roma döneminin çok önemli yerleşim merkezlerinden biridir.
    Ulukışla: Ulukışla Aladağlar ve Bolkar Dağları'nın birleştiği ve güneye geçiş olanağı tanıdığı yerde, 17. Yy 'da kurulmuştur. İlçe merkezinde Osmanlı Dönemi eserleri olan Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, Porsuk köyü yakınındaki geç Hitit ve Frig dönemi kalıntılarını barındıran Porsuk Höyük önemli örenlerdir. Ayrıca çok önemli çevre çekiciliklerine sahip Bolkar Dağlarının önemli bir kısmı Ulukışla'da bulunmaktadır. Niğde’ye 50 km. uzaklıktaki ilçenin merkez nüfusu 2000 nüfus sayımına göre 6.368 kişi, kırsal kesimle birlikte 32.928 kişidir. 1924 yılında ilçe olmuştur. Termal Kaplıca Turizmi ile ünlüdür. Toplam 700 yatak kapasitesine sahip otel ve apart otel hizmet vermektedir.
    Çamardı : Niğde’ye 70 km. uzaklıktaki ilçenin merkez nüfusu 2000 nüfus sayımına göre 4.086 kişi, kırsal nüfusuyla birlikte 20.302 kişidir. 1948 yılında Maden adıyla ilçe olmuştur. Türkiye’nin önemli dağcılık merkezlerinden biri de bu ilçededir. Aladağlar ve Boklarlar gibi dağ tırmanışlarının başlangıç noktasıdır. Ayrıca İlçede iki tane de dağcılık okulu bulunmaktadır. Burada konaklama imkanı da sağlanmıştır.
    Altunhisar:İlçeye bağlı Yeşilyurt Kasabası'ndaki Bizans Dönemi kilise ile Keçikalesi Köyü yakınındaki aynı adı taşıyan kale önemli eserlerdendir.
    Çiftlik:Niğde'ye yaklaşık 75 km olan bölgede Bizans Dönemi kaya yerleşimleri önemlidir. Ayrıca Narlıgöl ve Nar Vadisi görülmeye değer. Niğde’ye 65 km uzaklıktaki ilçenin merkez nüfusu 2000 nüfus sayımına göre 4.627 kişi, kırsal nüfusuyla birlikte 32.151 kişidir. 20.05.1990 tarihinde ilçe olmuştur.
    Coğrafya
    Niğde İç Anadolu Bölgesi'nin "Orta Kızılırmak" olarak adlandırılan kesiminde bulunmaktadır. Kapadokya Bölgesi içinde yer alan Niğde, Aksaray, Nevşehir, Kayseri, Adana, İçel ve Konya ileri ile çevrilidir.

    Deniz düzeyinden 1300 m yükseklikte bulunan ilin batı kesimi dalgalı düzlükler, kuzey, güney ve doğu kesimleri ise dağlık alanlarla kaplıdır. Güney ve güneydoğu sınırlarını Orta Torosların temelini oluşturan Bolkar Dağları çizmektedir.

    İç Anadolu Bölgesinin özelliğini taşıyan  karasal iklim Niğde'de de egemendir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve genellikle kar yağışlıdır.

    Tarihçe
    M.Ö. 3000 – 2000 yıllarını kapsayan Eski Tunç Devri'nde Niğde çevresinde önemli yerleşim birimlerinin olduğu yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda anlaşılmıştır. Eski Hitit Dönemi olarak adlandırılan bu dönemden sonra Niğde, Frig, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans egemenliklerinde kalmıştır.

    Niğde yöresi daha sonra Selçukluların, Moğolların, Karamanoğullarının eline geçmiş, 1471 yılında da Osmanlı topraklarına katılmıştır.

    Yöre Mutfağı
    Niğde Mutfağı, değişik besinlerin tat vericilerle belirli yöntemlerle pişirilmesi ile kendine özgü bir karakter kazanmıştır. Niğde'nin özel yemekleri arasında Niğde tavası, pancar çorbası, kuskus pilavı, ditme, tirit, Niğde çanağı, papara, oğma çorbası, mangır çorbası sayılabilir. Özel tatlıları ise hüsmeni (güllü), halveter, köfter ve pekmezdir.
    NİĞDE’NİN BAZI ÖZEL TATLILARI'NIN TARİFLERİ
    Tatlı Havu (Höşmerim): Aynı havu gibi hazırlanır. Yalnız tuz yerine üstüne Şerbet halinde pekmezli su dökecen. onla pişecek.
    Tatlı Dürüm: Eskiden tandırlarda yufka ekmeği yapılırdı. Yufka ekmeği yapınca da komşulara tatlı dürüm göndermek Adettendi.özel kızartılmış yufta ufalanıp kırılır. Çeviz dövülür ve bu bir tasta pekmezle karıştırılır. Kırılmış yufkayla harmanlanır. Bu karışım. bazlamanın içine sarılıp dürüm yapılır. Bunlar dağıtılır.
    Zerde: Bir tencereye karenince su ve pirinç kay. Biraz pişince üzerine şerbetini ilave et. ağzının tadına göre. İyice pişinceye kadar kaynat. İyici soğuyunca yinir.
    Halvetler: İki kaşık yağda bir buçuk bardak unu çevir. Yarı şekerli ya da yarı pekmezli suyu (bir bardak) kavrulmuş unun üzerine döküp eze eze hiç durmadan pişmesini sağla. O zaten gaşşıa örülür.
    Yapmadan Dönme
    -2003 yılında Avrupa Müzesi olmaya aday olmuş ve dereceye girmiş Niğde Müzesini gezmeden,
    -Selçuklulardan kalma eşiz taş işçiliğine sahip Alaaddin Camii ve Taçlı Kadın Başını görmeden,
    -Türkiye’de Dağ Turizminin başkenti sayılan Aladağlar’da trekking yapmadan,
    -İnanç Turizmi açısından önemli bir yere sahip olan Gümüşler Örenyeri ve Manastırını ve Manastır’daki Gülümseyen Meryem freskini görmeden,
    -Niğde’nin Taş Fırınlarında pişen Tahinli Ekmeği’nden yemeden,
    -Meşhur Gazozundan içmeden,
    -Bağlarını gezmeden, Elmalarını yemeden,
    -Lezzetli Patatesinden tatmadan, 
    -Yaylalarında gezerken dağdan gelen soğuk suyundan içmeden,
    – Bolklar Dağlarında yaşayan ve dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz (Ranaholtzi) Ötmeyen Kurbağları görmeden,
    -Kayalık dağlarda yetişen rengarenk dağ çiçeklerinin fotoğrafını çekmeden,
    …..Dönmeyin.
     

    İlçeler:
    BOR, NİĞDE MERKEZ

  • Çankırı

     

                

     

    Tel Kodu: 376 – Araba Plaka Kodu: 18

    Çankırı 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Çankırı hava durumu

    Genel Bilgiler
    Yılın yarısında karlarla kaplı yüce dağları, topraklarının üçte birini kaplayan ormanları, kamp, karavan, yaya ve atlı yürüyüş, bisiklet, fotoğrafçılık ve avcılık gibi pek çok turizm çeşidine elverişli yaylaları, zengin termal kaynakları ve içmeleri, yüzyıllardır yaşatılan kültürel değerleri, sevecen insanları ve geleneksel konukseverliği ile doğayla baş başa kalmak ve şehir hayatından uzaklaşmak isteyenler için idealdir.
    İKLİM:
    İlde genelde İç Anadolu İklimi hüküm sürmektedir. Çankırı Merkez, Ilgaz ve Yapraklı İlçelerinde kışlar yağışlı ve soğuk, yazlar kurak ve sıcak geçer. Her mevsim yağış olmakla birlikte en çok kış ve baharda görülür. Yıllık ortalama sıcaklık 9-12 ºC civarındadır. Yıllık yağış miktarı 392-538 Kg/m² arasında değişmektedir. Çerkeş İlçesi’nde ise kışlar soğuk, yazlar serin geçer. En fazla yağış Yapraklı’da görülür.
    İl bazında görülen en yüksek ve en düşük sıcaklık değerleri 41.8 ve –30.7 ºC’dir. İlde en fazla donlu gün Çerkeş’te 137 gün olup, Ilgaz 87 gün ile donlu gün sayısı en az ilçedir. İlde karla örtülü gün sayısı 24-62 arasında değişmekte olup, en çok Yapraklı ilçesi’nde görülür.
    BİTKİ ÖRTÜSÜ VE DOĞAL HAYAT:
    Çankırı İlinde doğal bitki örtüsü üst florasını karaçam, sarıçam, ardıç, meşe, ladin ve köknar gibi orman ağaçları ile ahlat, kızılcık gibi meyve ağaçları teşkil eder. Alt florada ise hububat, yemlik ve yemeklik baklagiller ile deve dikeni, yumak, ayrık otu gibi bitkiler bulunur.
     
    Coğrafya
    İç Anadolu Bölgesinin kuzeyinde İç Anadolu ile Batı Karadeniz geçiş alanında bulunan Çankırı ilinin denizden yüksekliği 723 metredir. İlin kuzey sınırındaki dağlar aynı zamanda en yüksek kesimini teşkil eden Kuzey Anadolu dağlarının ikinci sırasındaki Ilgaz Dağlarıdır. İl sınırları içindeki akarsuların en büyüğü, aynı zamanda ülkemizin en uzun nehri olan Kızılırmak'tır.
    İlin ormanları başta Ilgaz ilçesi olmak üzere Eldivan, Elaman, Eğriova, Düvenlik, Işık Dağı, Ilısılık, Yapraklı, Sarıkaya, Karakaya ve Erikli dağları ve çevresindedir. İldeki bitki örtüsünün üst florasını oluşturan iğne yapraklı ağaçlar, özellikle karaçam, sarıçam, ardıç, meşe, ladin ve köknar gibi orman ağaçlarıyla ahlat ve kızılcık ağaçlarıdır. Ayrıca akarsular  boyunca söğüt ve kavak ağaçları ile zengin meyve bahçelerine rastlanmaktadır.
    İlde İç Anadolu Bölgesi'nin kara iklimi egemendir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçmektedir. En sıcak aylar Temmuz ve Ağustos, en soğuk aylar Ocak ve Şubat'tır.
    Tarihçe
    Çankırı'da Neolitik Devirden (M.Ö.7000-5000) bu yana kesintisiz bir yerleşimin varlığı bilinmektedir.
    Çankırı sırasıyla Hitit, Frig, Kimmer, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans, Selçuklu, Danişment, Candaroğlu ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. Bizans Döneminde Germanikopolis ve Gangra, daha sonraları Kengri olarak adlandırılan İl, Cumhuriyet Döneminde Çankırı adını almıştır.
    Ne Yenir?
    Çankırı'nın yöresel yemekleri etli hamur(mantı), tarhana çorbası, gözleme, cızlama, güveç, pıhtı, harmandaşı, fit fit aşı, cevizli hamur, çeç böreği, mıhlama, keşkek, çalma, çekme helvası, baklava olarak sayılabilir.
    Hoşmerim
    Zeytinyağlı pırasa dolması
     
    Yapmadan Dönme
    Kış aylarında Doruk Mevkiinde kayak yapmadan,
    Ilgaz Dağı Milli Parkını görmeden,
    Çankırı Müzesini gezmeden,
    Dönmeyin…

    İlçeler:
    ATKARACALAR, ÇANKIRI MERKEZ, ÇERKEŞ, ELDİVAN, ILGAZ, KURŞUNLU

  • Kırşehir

                

    Tel Kodu: 386 – Araba Plaka Kodu: 40

     

    Kırşehir 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Kırşehir hava durumu

    Binlerce yıldır çeşitli uygarlıklara sahne olan Kırşehir ili, yalnız çeşitli tarihi eserleri, yeraltı şehirleri ile değil zengin termal kaynakları, Seyfe Gölü (Kuş Cenneti) gibi doğal güzellikleri ile de dikkat çekmektedir.
    İLÇELER:
    Kırşehir ilinin ilçeleri ; Akçakent, Akpınar, Boztepe, Çiçekdağı, Kaman ve Mucur'dur.
    Akçakent İlçesi:09.05.1990 Tarihinde ilçe olmuştur. 21 köyü vardır, yüzölçümü 459 km2, yükseklik 1410 m’dir. İlçe’nin içinde Kırşehir’in tek doğal ormanı olan meşe ormanlığı yer alır, mesire yeri ve turizm için elverişlidir. İle olan uzaklığı 69 km’dir.
    Akpınar İlçesi:04.07.1987 Tarihinde ilçe olmuştur. Yüzölçümü 568 km2, yüksekliği 1212 m’dir. 26 köyü vardır, İle olan uzaklığı 39 km’dir.
    Boztepe İlçesi:09.05.1990 tarihinde ilçe olmuştur. İlçeye bağlı 1 kasaba ve 13 köy mevcuttur. Yüzölçümü 631 km2, yükseklik 1100 m’dir. Malya Tarım Üretme Müdürlüğü ilçe sınırları içerisindedir. 400 m2 yüzölçümlü Malya Ovası Kırşehir’in en önemli arazilerinden dir. İle uzaklığı 32 km’dir.
    Çiçekdağı İlçesi:1845 yılında Boyalık adında bir köy iken Yozgat’ın Kızılkoca ve Sungurlu’nun Salmanlı bucağına bağlı kalmış, Sultan Mecit saltanatının son yıllarında Mecidiye adı ile Yozgat’a bağlı bucak haline getirilmiştir. 1855 yılında Sultan Aziz zamanında Mecidiye bucağı ilçe olarak örgütlenmiştir. 1930 yılında ilçenin adı değiştirilerek Çiçekdağı olmuştur. Yüzölçümü 950 km2, yüksekliği 950 metredir. İki kasaba belediyesi, 44 köyü vardır. Adını ilçeye veren Çiçekdağı 1550 metre yüksekliğindedir. İlçedeki çamlık tepede doğal ormanlık alanlar bulunur, yazın mesire kışında kayak yapılabilmesi için elverişlidir. İle uzaklığı 70 km’dir.
    Kaman İlçesi:1 Eylül 1944 tarihinde ilçe olmuştur. 10 kasaba Belediye’si, 41 köyü bulunmaktadır. Yüzölçümü 1231 km2, yüksekliği 935 metredir. Kırşehir’in nüfus ve arazi bakımından en büyük ilçesidir. Baran sıradağları (1701 m), Aliöllez dağı, Topakkaya dağı, Buzlu dağı, ilçenin sınırları içinde yer almaktadır. Ömerhacılı kasabası ile Hamit kasabasında renkli mermer taşı madeni işletilmektedir. Hirfanlı barajının enerji üretim tesisleri ve merkezi ile baraj gölünün büyük bir bölümü ilçe sınırları içerisindedir. Yaz mevsiminde piknik ve tatil için kampink kuranların sayısı her yıl artmaktadır. İle uzaklığı 55 km’dir.
    Mucur İlçesi: 1868 yılında bucak olan Mucur 1914 yılında harbiye nazırı Enver Paşa’nın şark cephesine teftişe giderken uğradığı Mucur’da halkın yoğun ilçe olma talebi ile karşılaşmış ve bu talep dikkate alınarak 1918 yılında ilçe olmuştur. Devlet karayolunun ilçe içinden geçmesi gelişmesini olumlu yönde etkilemiştir. Yüzölçümü 1068 km2, yükseklik 935 ‘m dir. 44 köyü vardır, Kervansaray sıradağları üzerinde Armutlu dağı (1557 m’dir), Kırlangıç dağı, Kızıl dağı, Köpekli dağı, ilçe içinde yer alır. Köpekli dağında bulunan doğal kırmızı boya madeni işletilmektedir.Kırşehir’in tek doğal gölü olan Seyfe gölü ilçe sınırları içerisindedir. İlçe merkezinde “Mucur Yer altı Şehri “ bulunmaktadır. İle uzaklığı 21 km’dir.
    Coğrafya
    İl toprakları 900-1200 m. yükseklikteki yaylalardan oluşmuştur. Yayla yüzeyi üzerinden yüksekliği 1700 m.ye ulaşan dağlar bulunur. Kırşehir ilinden irili ufaklı birçok akarsu geçmekte olup, Kızılırmak bunlardan biridir. Kırşehir genel olarak bozkır görünümündedir. Orman bakımından fakirdir. Vadi tabanlarında ve sulak yerlerde yer yer kavaklık ve meyve bahçeleri vardır.
    Kırşehir'in karasal bir iklimi vardır. Kışları soğuk ve sert geçerse de Doğu Anadolu'da olduğu gibi sürekli değildir. Yazları sıcak ve kurak, ilkbahar yağmurlu, sonbahar az yağmurludur.
    Tarihçe
    Kırşehir ve çevresinde yapılan araştırmalar ilin tarihinin, Eski Tunç Çağı'na (M.Ö. 3000-2000) kadar uzandığını göstermektedir. Daha sonra Hititler, Frigler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu ve Osmanlılar yörede hüküm  sürmüştür.
    Yüzyıllarca Anadolu'nun ticari ve ekonomik hayatında büyük rol oynamış olan Ahilik, 13.yy.'da Kırşehir'de kurulmuştur. Bir esnaf örgütü olan Ahiliğin temeli doğruluk, karşılıklı yardımlaşma ve saygıya dayanmaktadır.
    Kırşehir ili medeniyetin beşiği olan Anadolu’nun ortasında yer alır. Çok önemli bir coğrafi konuma sahip olması sebebi ile başlangıçtan günümüze kadar, önemli kültürlerin yaşandığı bir yer olmuştur. Yapılan araştırmalar ve arkeolojik kazılar Kırşehir’de insan yerleşimlerinin M.Ö. 3.binde başladığını göstermektedir. Bu döneme ait çanak çömlek parçaları Kırşehir höyüklerinden elde edilmektedir.
    1930’lu yıllarda Türk ve İtalyan arkeologlar tarafından Kırşehir merkez ilçesine bağlı hashöyükte yapılan arkeolojik kazılar M.Ö. 3. bine ait çanak çömlek kalıntılarını ortaya çıkarmıştır.
    M.Ö. 2. binde Asur Ticaret Kolonileri Dönemi ve Hitit Döneminin başladığını görürüz. Kızılırmak kıyısında Hirfanlı baraj işletmesine getirilen 2 öküz başı Protomu eski Hitit Dönemine ait Sunak, Sevdiğin köyü ile kaleköy arasında yer alan Hitit yol yazıtı olarak bilinen hiyeroglif yazılı malkayası ve yine Kaman Kalehöyük’te yapılan kazılarda bulunan mühürler seramik mutfak eşyaları, resmi yapılara ait duvar tekniği ile yapılmış binalar vb. Hitit döneminin en önemli izleridir.
    Eski Hitit ve geç Hitit dönemlerinden sonra yine eski ve geç frig döneminin yoğun yaşandığını mevcut arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalardan öğreniyoruz. M.Ö. 550’de Anadolu tümüyle Pers hakimiyetine girmiştir. Kırşehir bu dönemle birlikte Kapadokya bölgesi olarak ünlenen orta anadolu tarihi içerisinde değerlendirilir. Pers’lerin Anadolu’yu sadece askeri işgal ile yetinmeleri nedeniyle Kırşehir’de bu döneme ait önemli yerleşim kalıntı ve buluntularına rastlanmamasına rağmen Kaman Kalehöyük kazısından pers dönemi mühürleri bulunmuştur. Pers egemenliği M.Ö. 334 yılında Büyük İskenderin orduları ile Anadolu’ya gelip Pers’leri yenmesi ile bitmektedir. M.Ö. 333 yılında kurulan Kapadokya krallığı döneminde otorite yetersizliği yüzünden Kırşehir ve yöresi yoğun baskı görmüştür. M.S. 18’de Roma İmparatoru Tiberius Kadadokya’yı resmen Roma’ya katmış ve eyalet durumuna getirmiştir.
    Roma dönemi hem putperesliğin güçlü olduğu, hemde hıristiyanlığın hızla yayıldığı bir dönemdir. Kırşehir’de bu döneme ait hıristiyanların ibadet ve sığınmaya yönelik inşaa ettiği 15 kadar irili ufaklı yer altı şehri tespit edilmiştir. Yapılan tarih araştırmalarında Kırşehir’in Roma döneminde bir ara önemli bir siyasi merkez olduğu hatta kısa bir süre eyalet başkenti yapıldığı ortaya çıkmıştır.
    Kırşehir Roma dönemi sonlarında aldığı Makissos adını M.S. 5. yy. ilk çeyreğine kadar devam ettirdi. İmparator 1. Justinianus döneminde (527-565) yeniden kurularak Justinianapolis adını almıştır. Ancak bu adın ne kadar süre ile kullanıldığı bilinmemektedir. Bizans dönemine ait Kırşehir merkezine bağlı Taburoğlu köyü yakınındaki üç ayak kilisesi, Kaman Temirli’deki kilise, Mucur Aksaklı ve Aflak köyündeki kaya kiliseleri, Derefakılı kilisesi, Mucur manastır ve keşif sarayı bulunmaktadır. Kırşehir civarında bizans dönemine ait kandiller, takılar, sırlı mavi sarı renkli seramik eşyalara rastlanmaktadır.
    Selçuklu dönemi Kırşehir tarihi, Kırşehir için olduğu kadar bütün Anadolu Türk tarihi içinde oldukça önemli ve araştırılmaya değerdir. Kırşehir’in kentleşmesi 13. yy. başlarında Selçuklu döneminde başlamıştır. Erzincan’da Selçuklu’larla yaptığı savaşta yenilgiye uğrayan mengücük hanedanının emirlerinden Melik Muzafferüddin Muhammede savaş sırasında gösterdiği sağ duyu nedeniyle 1228 yılında Kırşehir tımar olarak verilmiştir. Melik Muzafferüddin Muhammed Kırşehir’deki ikameti sırasında 1230’lu yıllarda Melik Gazi Medresesini inşaa etmiştir.
    1240 yılında Kösedağı yenilgisi ile bütün anadoluyu işgal eden moğollar Kırşehir’i yaylak ve kışlak haline getirmişlerdir. Kırşehir’de Moğolların uzun süren askeri vardığı bu kenti önemli bir siyasi ve askeri merkez haline getirmiştir.
  • Kayseri

                

     

    Tel Kodu: 352 – Araba Plaka Kodu: 38

    Kayseri 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Kayseri hava durumu

    GENEL BİLGİLER
    Kayseri tarih boyunca Anadolu'nun önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Ticaretin yanı sıra, görkemli Erciyes Dağı ve gelişen kış turizmi potansiyeli ve lezzetli yemekleriyle görülmeye değer bir orta Anadolu şehridir.
    İLÇELER:
    Kayseri (merkez), Akkışla, Bünyan, Develi, Felahiye, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Özvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Talas, Tomarza, Yahyalı, Yeşilhisar'dır.
    Kocasinan:Büyükşehir statüsündeki ilin iki merkez ilçesinden birisidir, ilçe merkezinde; Hacı Kılıç Cami, Mimarsinan (Kurşunlu) Cami, Gıyasiye ve Şifahiye (Tıp Tarihi Müzesi) Medresesi., Sahabiye Medresesi, İlçe çevresinde ise; Kültepe-Kaniş-Karum ve Hıdırilyaz Köşkü gezilebilecek yerlerdir.
    Melikgazi: Kayseri’de iki merkez ilçeden biriside Melikgazi ilçesidir. İlçe merkezinde; Kayseri Kalesi ve Surları, Ulu Cami (Cami Kebir), Gülük Cami, Hunat Hatun Külliyesi, Han Cami, Köşk ve Hatuniye Medreseleri, Döner Kümbet, Çifte Kümbet, Sırçalı Kümbet, Seyyid Burhaneddin Türbesi, Hunat, Kadı ve Seladdin Hamamları, Arkeoloji, Etnografya, Atatürk Evi ve Esnaf ve Sanatkarlar Müzeleri, ilçe çevresinde ise; Gesi ve çevresinde Anadolu sivil mimarisinin en güzel örneklerini teşkil eden Kayseri Evleri ve yöreye has Kuş Evleri, Mimar Sinan'ın doğum yeri olan Ağırnas kasabasında bulunan Mimar Sinan'ın doğduğu ev, yer altı şehri ve kiliseler gezilmeye ve görülmeye değer önemli yerlerdir.
    Bünyan:İl merkezine 45 km. uzaklıkta bulunan ilçe el dokuma halıları ile ünlüdür. İlçeye bağlı Karadayı köyünde bulunan Karatay ve Kayseri-Sivas karayolu üzerindeki Sultanhanı önemli eserlerdir.
    Develi: İl merkezine Erciyes Dağ yolundan 45 km. uzaklıkta bulunan ilçe merkezinde; Sivas Hatun (Ulu) Cami, Dev Ali Türbesi, Seyyid Şerif Türbesi, Hızır İlyas Türbesi ve ilçeye bağlı Gümüşören köyü yakınlarında bulunan Hitit dönemine ait Fraktin Kabartması ile İmamkulu kaya kabartması gezilebilecek yerlerdir.
    Talaş: İl merkezine 6 km. uzaklıkta bulunan ilçe özellikle 19. Yüzyılda Türk, Rum ve Ermenilerin birlikte yaşadığı önemli bir merkezdir.
    Yeşilhisar: Kayseri'ye 69 km. uzaklıkta ve ilçemize bağlı Erdemli köyünde bulunan, Erdemli Vadi'sinde göz kamaştırıcı bir tabiat içerisinde manastır, kilise ve kaya mekanlar bulunmaktadır. İlçe sınırları içerisinde bulunan ve Kapadokya'nın bağlantısı olan Soğanlı vadisi ilçenin önemli turizm merkezleridir.
    NASIL GİDİLİR?
    Karayolu : Kayseri günümüzde Karayollarının önemli bir kavşak noktasındadır. Kuzeybatıda Ankara'dan gelen devlet yolu ile güneyden Adana ve Niğde'den gelen yol, Kayseri şehir merkezinin 15 km. kuzeybatısında Boğazköprü mevkiinde birleşir. Buradan doğuya yönelen yol şehir çıkışında ikiye ayrılır ve yollardan biri Samsun-Sivas, diğeri de Malatya eksenine bağlanır. Bu haliyle Kayseri'den Türkiye'nin her tarafına ulaşım imkanı vardır.
    Otogar Tel: (+90-352) 336 43 73
    Demiryolu : İstanbul ile Ankara'nın doğu ve güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illere bağlantısı Kayseri üzerinden gerçekleşmektedir. Afyonkarahisar, Konya, Karaman ile güneyde Mersin, Adana'dan gelen demiryolu hattı il merkezinin kuzey batısındaki Boğazköprü istasyonunda Ankara hattına bağlanmaktadır.
    İstasyon Tel: (+90-352) 231 13 13
    Havayolu: Şehir merkezine 6 km. uzaklıkta bulunan Erkilet Havaalanından THY, Kayseri-İstanbul-Kayseri olmak üzere yaz ve kış çerçevesinde her gün karşılıklı seferler düzenlenmektedir.
    Erkilet Hava Limanı Tel: (+90-352) 338 33 53 – 337 52 44
    THY Şehir İçi Bürosu Tel: (+90-352) 222 38 58
    GEZİLECEK YERLER
    Müzeler ve Örenyerleri
    Müzeler
    Arkeoloji Müzesi
    Adres: Gültepe Mah. Kışla Cad.
    No:2 – Kayseri
    Tel: (352) 222 21 49
    Etnografya Müzesi
    Adres: Gavremoğlu Mah.
    Huani Hatun Medresesi – Kayseri
    Tel: (352) 222 21 48
    Kayseri Müzesi
    Örenyerleri
    Kültepe – Karahöyük Köyü Soğanlı – Yeşilhisar
    Kültepe Ören Yeri: Kayseri-Sivas karayolunun 20. km.sinden, yolun 2 km. kuzeyinde yer alan yüksekliği 22 m. çapı 500 m.yi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren Karum adı verilen aşağı şehirden ibarettir. Dünyaca tanınan bu açık hava müzesi ilk olarak 1881'de dikkati çekmiştir. Yapılan kazılarda Kültepe'de, Asur, Genç Hitit, Roma-Pers ve Tabal Dönemlerine ait eserler ve bulgular ele geçirilmiştir. Bu eserlerin en önemlileri Asur dilinde yazılmış çivi yazılı tabletlerdir. Bunlar Anadolu'nun en eski yazılı belgeleridir.
    Şehir Surları ve Kalesi: Cumhuriyet Meydanında bulunan Kayseri Surları ve Kalesi 3. yy. ortasında inşa edilmiş, 6.yy. ortasında da daraltılmış ve tamir edilmiştir. Kayseri şehrinin tarihi kalesi iki kısımdan ibarettir: dış sur ve burçlardan meydana gelen dış kale ve iç kale.
    İnanç Turizmi
    Şehir merkezinde bulunan Ulu Cami, Güllük, Han, Hacıkılıç, Kurşunlu ve Kale camileri kentin önemli camileridir. Merkezdeki Avgunlu, Çifte, Sırçalı, Şah Kutlu Hatun, Ali Cafer, Köşk kümbetleri ile Melik Mehmet Gazi ve Seyyit Burhanettin türbeleri önemli olanlarıdır.
    Sahabiye Medresesi, Hunat Medresesi, Seraceddin Medresesi, Köşk Medresesi, Hatuniye Medresesi Kayseri'nin önemli medreseleridir.
    Kayseri-Adana yolu istikametinde, Kayseri'ye 70 km. uzaklıktaki Erdemli vadisi içerisinde manastır, kiliseler ve kaya mekanları görülmeye değerdir.
    50'ye yakın kaya kilisesi ve mağaranın bulunduğu Soğanlı Vadisi önemli bir turistik merkezdir.
    Han ve Kervansaraylar
    Sultanhanı Kervansarayı:  Kayseri-Sivas karayolunun 50.km.sinde bulunmaktadır. Selçuklu Sultanı 1. Alaattin Keykubat zamanında (1232-1236) yapılmıştır. Kervansaray kapı süslemesi ve iç mimarisi ile ön plana çıkmıştır. 
    Karatay Kervansarayı:  Bünyan İlçesi, Karadayı köyünde bulunan Kervansarayı 1255 yılında Selçuklu vezirlerinden Celalettin Karatay yaptırmıştır.Türbe ve sütunlarındaki kabartmalar Selçuklu taş işlemeciliğinin güzel örneklerindendir
    Kara Mustafa Paşa Kervansarayı:  İncesu ilçesinde bulunan ve camisi, medresesi otuz dükkanlık alışveriş yeri ile bir külliye olan bu eseri, 1660 yılında Osmanlı vezirlerinden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yaptırmıştır.
    Vezir Han: Şehir içi Kapalı Çarşının yanında bulunan bu iki katlı han, Damat İbrahim Paşa tarafından 1727 yılında yaptırılmıştır. İlginç mimarisi ile dikkati çeken hanın ortasında bir çeşme vardır.
    Bedesten: Kapalı çarşının içinde bulunan bedestenin, üç büyük kubbe ve kubbeciklerden meydana gelen tavan örtüsü mevcuttur. 1497 yılında yaptırılmıştır.
    Kapalı Çarşı: Türkiye'nin dört büyük kapalı çarşısından biri olan ve dört giriş kapısı bulunan Kayseri Kapalı Çarşısı, 1859 yılında halk tarafından yaptırılmıştır.
    Kaplıcalar
    Bayramhacı Kaplıcası:  Kayseri'nin 65 km. batısında, Bayramhacı köyüne 1,5 km. uzaklıkta yer alan kaplıcada 55 oda 140 yatak kapasitesi, iki erkek, iki bayan olmak üzere toplam dört havuzla hizmet vermektedir. Kaplıcanın 38ºC / 40ºC sıcaklığındaki suyun romatizma, deri, kalp ve kan dolaşımı, solunum yolu ve kadın hastalıkları tedavisinde yararlı olmaktadır.
    Tekgöz Kaplıcaları: Kayseri'ye 33 km. uzaklıkta Kocasinan ilçesi Yemliha kasabasında bulunan kaplıcada, biri erkek biri bayan olmak üzere iki havuz mevcuttur. Kaplıcanın 43ºC sıcaklığındaki suyu; romatizma, deri, solunum yolu, böbrek ve idrar yolları, kadın hastalıkları tedavisinde yararlı olmaktadır.
    Milli Parklar ve Korunan Alanlar
    Aladağlar Milli Parkı
    Sultansazlığı Koruma Alanı
    Mesire Yerleri
    Kapuzbaşı Takım Şelaleri:Yahyalı İlçesine 76 km. uzaklıkta olan ve boyları 30-50 m. arasında değişen yedi ayrı dizi halinde akan Yahyalı Şelaleleri Zamantı nehrine karışmakta ve bu nehirlerle birlikte Seyhan'a ulaşmaktadır.Debisi ve yüksekliği ile dünyanın belli başlı şelalelerinden olan Yahyalı Şelaleleri, görüntüsü ile insanları büyüleyen bir tabiat harikasıdır.
    Kuş Gözlem Alanı
    Palas Gölü
    Sultansazlığı
    Aladağlar
    Sportif Etkinlikler
    Kayak Merkezi: Kayseri'de bulunan Erciyes Kayak merkezi, ülkenin önemli kayak alanlarından biridir.
    Doğa YürüyüşüAladağlar, Hacer Boğazı ve Yedigöller mevkii trekking ve doğa yürüyüşü için uygun bölgelerdir.
    Rafting:  Aladağlar Milli Parkı alanında yer alan Zamantı ırmağında rafting yapılmaktadır.Zamantı ırmağı üzerinde biri 1 km. olmak üzere iki doğal köprü bulunmaktadır. Ayrıca amatör raftingciler için Kızılırmak'ta rafting yapılacak parkurlar tespit edilmiştir.
    Hava sporları: Kayseri, hava sporları için elverişli alanlara sahiptir.
    COĞRAFYA
    İç Anadolu'nun Kızılırmak bölümünde, kuzeyde Yozgat ve Sivas, batıda Niğde ve Nevşehir, güneyde Adana, güneydoğusunda Kahramanmaraş ve doğuda Malatya illeri arasında yer alır. Denizden yüksekliği 1050m.dir. İlde, İç Anadolu Bölgesi'nin tamamında olduğu gibi, bozkır iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak, kışın ise soğuk ve yağışlı geçer.
    TARİHÇE
    Kayseri, Orta Anadolu'da 3917 m. yüksekliğindeki Erciyes Dağı eteklerinde kurulmuş, 6000 yıllık tarihi olan en eski yerleşme yerlerinden biridir. M.Ö. 4000'den yani, Kalkolitik Çağlarından başlayarak Asur, Hitit, Frig, Roma,Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri'nde önemli bir kültür ticaret merkezi olmuştur.
    NE YENİR?
    Pastırma ve Sucuk, Kayseri'nin meşhur mantısı (yağ, tepsi, vs) mutlaka tadılmalıdır. 
    NE ALINIR?
    Bünyan ve Yahyalı halısı ile ünlü olan Kayseri'de pastırma ve sucuk alınması gereken yiyecek malzemeleridir.
    LİNKLER
    Kayseri Valiliği              http://www.kayseri.gov.tr
    Kayseri Belediyesi        http://www.kayseri-bld.gov.tr
    Kayseri Sanayi Odası    http://www.kayso.org.tr
    Talas Belediyesi            http://www.talas-bld.gov.tr
    Melikgazi Belediyesi      http://www.melikgazi-bld.gov.tr
    Ağırnas Belediyesi        http://www.agirnas.beldesi.com
    YAPMADAN DÖNME
    Erciyes Dağında kayak, trekking yapmadan,
    Erdemli ve Soğanlı Vadisindeki kaya kiliselerini görmeden,
    Kapuzbaşı Şelalelerinde piknik yapmadan,
    Kayseri Kalesi ve Tıp Tarihi Müzesini gezmeden,
    Pastırma ve Sucuk tatmadan,
    Yöresel El Dokuma ve Bünyan ya da Yahyalı halıları almadan,
     Dönmeyin…
     

    İlçeler:
    BÜNYAN, DEVELİ, HACILAR, İNCESU, KOCASİNAN, MELİKGAZİ, PINARBAŞI/KAYSERİ, TALAS,TOMARZA , YAHYALI, YEŞİLHİSAR

  • Eskişehir

                

     

    Tel Kodu: 222 – Araba Plaka Kodu: 26

    Eskişehir 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Eskişehir hava durumu

    Tarihçe 
    Eskişehir, Sakarya Irmağı ve kollarının suladığı verimli ovada yer aldığı için, her çağda yerleşime elverişli bir alan olmuştur. Anadolu ve Ege kültür merkezlerine yakınlığı, bu kültürlerin kavşak noktasında olması, yöreyi kültür potası durumuna getirmiştir. Zaman zaman bu kültürlerin bazı öğeleri gelişerek yöreye özgü nitelik kazanmış ve bölgeyi kendi başına bir kültür merkezi yapmıştır. Antik devirdeki “Phrygia Epiktetos" un Eskişehir – Afyon – Kütahya illerinin büyük bölümünü içine alan " Dağlık Frigya" bölgesi bu kültür merkezi olgusunun en karakteristik örneğidir.
    Antik Eskişehir, Dağlık Frigya' nın din merkezidir ve bu dini konumunu sonraki dönemlerde de devam ettirmiştir.
    Şehrin Adı
    Bugünkü Eskişehir ili, eski ve orta çağlarda Yunanca Dorylaion, Latince Dorylaeum ismi ile tanınan bir kentti. Arap kaynaklarında ise şehrin adı Darauliya, Adruliya ve Drusilya olarak verilmiştir. Dorylaion, antik kaynaklarda önemli yolların kavşak noktasında kaplıcaları ile ünlü, ticaret ile zenginliğe kavuşmuş bir Frigya(Phrygia) şehri olarak geçer ve şehrin kurucusu olarak Eretrialı Doryleos gösterilir. Özellikle Bizans çağında önem kazanan kentte imparator Justinianos’un yazlık sarayının varlığından söz edilir.19. yüzyılda birçok gezgin ve bilim adamı, bölgeye yaptıkları gezilerin ve araştırmaların sonucunda Eskişehir’in 3 km kuzeydoğusunda, Porsuk Çayı’nın kuzeyinde yer alan bugünkü adıyla Şarhöyük ören yerinin antik Dorylaion şehri olduğunu saptamışlardır. Burası 17 m yüksekliğinde, 450 m çapında Orta Anadolu’nun orta büyüklükteki höyüklerinden biridir. Dorylaion-Şarhöyük, Bizans’ın Selçuklulara karşı korunmasında büyük rol oynamış, ancak 1176’da Selçuklu Sultanı II . Kılıçaslan’ın Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’u mağlup etmesinden sonra kent, Selçuklular’ın egemenliği altına girmiştir. Bundan sonra uzun bir zaman yıkık ve terkedilmiş olan Dorylaion-Şarhöyük’ün yakınında, harabenin güneyinde yeni bir yerleşme kurulmuştur. W.M.Ramsay’ın bildirdiğine göre, büyük olasılıkla Dorylaion harabelerine Eskişehir adı verilmiş ve bu ad o zamandan günümüze uzanmıştır.
     
    İlk Çağlarda Eskişehir
     Eskişehir toprakları, Taş Devri’nden günümüze kadar binlerce kültürü yaşatmıştır. M.Ö.4000 yıllarında Eskişehir, nüfusun en yoğun olduğu bölge olarak kabul edilmiştir. Yapılan araştırmalarda, kasaba ve şehirler bulunmuştur. Ayrıca Asurlu tüccarların ticaret hayatını canlandırdıkları bir merkez olmuştur.
    Eskişehir, Frigya’nın batı sınırı içindedir. Bu nedenle Frig Çağı, Eskişehir’in tarihinde önemli bir yer tutar.
    Arkeolojik araştırmalar, yöredeki ilk yerleşimin M.Ö.3500 yıllarında, Şarhöyük çevresinde yoğunlaştığını göstermektedir. Kalkolitik ve Bakır Çağlarında (M.Ö.3500-2500) nüfusun en yoğun olduğu bölgeler Porsuk-Seydisu ve Sarısu Çaylarının kenarları olarak belirlenmiştir. Demirci Höyükteki buluntular Eskişehir çevresinde tarih öncesi yerleşimin ve kültürün erken Kalkolitik (M.Ö.5500) Çağı’nda başladığını göstermektedir. Pek çok Anadolu Efsanesi Frigya’yı madenciliğin beşiği olarak gösteren kanıtlardır. Ayrıca Midas Şehri’nde (Yazılıkaya) yapılan diğer kazılarda, yüzlerce yeni höyük tespit edilerek, bölgenin ilk çağlardan bu yana yaygın bir kültüre sahip olduğu saptanmıştır.
    Yazılıkaya’da yapılan kazılarda tespit edilen höyüklerin büyük bir kısmı da Hitit Çağına ait kültür belgeleri bulunmuştur. M.Ö. 1200 yıllarında, Anadolu’daki Hitit egemenliğine son vererek, geniş bir alana yayılan Frigler, Eskişehir Ovası, Sakarya Nehri kolları ile Ankara’nın doğu ve batı bölümlerini kapsayan bir krallık kurmuşlardır. Merkezi, Polatlı yakınındaki Gordion olan bu krallığın, güçlü bir siyasi yapısı olduğu görülmektedir. Bu tarihlerde kurulan Pessinus (Ballıhisar), Midaeum(Karahöyük), Dorylaeum(,Eskişehir), Yazılıkaya(Midas) şehri gibi Frig şehirleri de Eskişehir’in il sınırları içindedir. Frigya tarihinin en bilinen kralları, Gordion ve Midas’tır. Kral Midas, Firigya İmparatorluğu’nu kurmuş ancak bu imparatorluk kısa ömürlü olmuştur. (M.Ö.725-675)
    Kafkasya üstünden gelen Kimmerler, 7.yüzyılın ilk yarısında, Frigya egemenliğine son vermiştir. Frig Çağı’ndaki bu şehirler, Kimmer istilaları sırasında yakılıp yıkıldıktan sonra, gücünü arttırmış olan Lidya Kralı Kroizos’un egemenliği altına girmiştir. Tarihçilere göre Midas, Kimmer akınına karşı koyamadığı için kendini öldürmüştür. (M.Ö.546-333)
    Büyük İskender’in Anadolu’ya girdikten sonra, Gronikos Savaşı’nda (M.Ö.334) zafer kazanmasıyla, Frigya bu kez de Büyük İskender’in egemenliği altına girdi. İskender, önce Pessinus ve Gordion’u ele geçirdi. Aynı zamanda Frigya’ya Hellenizm Çağı ve kültürü taşınmış oldu. Bu arada Frigya’ya Grekler yerleştiler. Pessinus’ta yapılan kazılarda Frig Tanrıçası Kibele’ye ithaf edilen mabet, tiyatro ve bir çok mimari yapı ortaya çıkartılmıştır. Frigler’in dini, Anadolu’nun çok eski bir tapımı olan ana tanrıça Kibele’ye bağlıdır.
    Büyük İskender’in ölümünden sonra Frigya, Galatlar’ın sürekli akınlarına uğramıştır. Ardından Romalılar’ın idaresine geçmiştir. En parlak dönemini ise, Romalılar’ın egemenliği altında olduğu yıllarda yaşamıştır.
    Orta Çağlarda Eskişehir
     M.S. 395 yılında Roma’nın ikiye bölünmesiyle, Frigya, Bizans toprakları bölümünde kalmıştır. Eskişehir ve çevresindeki şehirler, bu dönemde eski önemlerini yitirmişlerdir. Sadece Pessinus ticaret yolu üzerinde bulunan Dorlion Kaplıcaları varlıklarını sürdürebilmiştir. Bizans topraklarını istila eden Arap orduları, Eskişehir yakınlarına kadar gelmişlerdir. 708 yılında Abbas Bin Velid ve 778 yılında Hasan Bin Kataba burayı işgal etmiştir. 7.yy.’ın sonundan, 10.yy.’ın sonuna dek 300 yıl Bizans-Arap Savaşları sürmüştür.
    Antik Çağ’da Nakoleia adıyla anılan Seyitgazi, o dönemde önemli bir durumundadır. Ancak Hıristiyanlık Çağı’nda, kent eski gücünü yitirir ve Synnada Metropollüğü’ne bağlanır. 198 yılında ise tekrar Metropollüğe yükselir. 9.yy.’dan sonra artık Nakoleia adına rastlanmaz. Bu arada Bizans eyaletlerine yayılan Selçuklular, 1074 yılında Frigya sınırına kadar gelirler. Daha sonra arka arkaya gelen akınlar nedeniyle Nakoleia önemini kaybeder. Haçlılar’ın 1079’da Nakoleia üstünden, Anadolu’nun içlerine kadar girdikleri rivayet edilir.
    1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra doğudan gelen Türkler, 1074 yılında Eskişehir’i alırlar. Şehrin alınmasının ardından, doğudan gelen Türk boylarını durdurmak isteyen Manuel Kommenos, bunda başarılı olamayınca batıya doğru çekilmek durumunda kalır. Alparslan ve I.Kılıçarslan zamanında Eskişehir, Haçlı Orduları’nın geçiş yeri olmuştur. Eskişehir il merkezinde, bu çağa ait fazla bir eser yoktur.
    Yeni ve Yakın Çağlarda Eskişehir
     Eskişehir yöresi, Osmanlı İmparatorluğu’nun beşiği ve doğu seferleri yolu üstündeki önemli merkezlerinden biridir. Ertuğrul Gazi’nin ölümünün ardından, yerine oğlu Osman Bey geçer. Osman Bey, uçbeyi olduktan kısa bir süre sonra kuvvetlenerek 1298 yılında, önce Eskişehir’i sonra İnönü, Seyitgazi ve Sivrihisar’ı topraklarına katar. Osman Bey’in Ahi Reisleri’nden Şeyh Edebali’nin kızı Malhatun ile evlenmesiyle, Eskişehir ve çevresi daha kuvvetlenir. Osman Bey sağlığında fethetmiş olduğu toprakları yakınlarına bölüştürür. Buna göre, Eskişehir’i kardeşi Gündüzalp’in idaresine bırakır. Son araştırmalar; Sultan-Öyüğü İnönü yöresinin Osmanlı alanının dışında, Germiyanlar’a ait olduğunu göstermektedir.
    14.yy.’da Orhan Bey döneminin sonlarına doğru, Sultanönü, Karamanoğulları’nın eline geçer. Orhan Bey’in oğlu I.Murat döneminde de burası, iki güç arasında sorun oluşturmaktadır. I.Murat tahta çıktığı zaman, Rumeli’ye bir sefer düzenlemeye karar verir. Bunu fırsat bilen Karamanoğulları; Varsaklar, Turgutlar, Türkmen Beyleri ve Sivas Beyi ile I.Murat’a karşı birleşirler. Bunu öğrenen Sultan hemen Anadolu’ya döner. Onları yenerek Ankara’yı ele geçirir. Bu seferden dönerken de Sultanönü’nü 1363 yılında Karamanoğulları’nın elinden alır. Osmanlı sınırları, Karamanoğulları topraklarına, güneyde, Hamitoğulları Beyliği’nin kuzeyine dayanır. 1381 yılında Germiyan Beyi’nin kızı Devlet Hatun’un Şehzade Bayezit ile evlenmesiyle, Germiyan Beyliği topraklarının kuzeybatısı Osmanlılar’ın eline geçer.
    Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında, özellikle savaşlarla ilgili eldeki kayıtlarda, Seyitgazi veya Sivrihisar’ın adına pek rastlanmamaktadır. Bunun nedeni, ilk yıllarda fetihlerin kuzey-batıya, Bizans’a doğru olmasındandır. Seyitgazi adı bu dönemde, sadece önemli bir Bektaşilik merkezi olarak anılmaktadır.
    Sivrihisar ise, 14.yy.’ın ilk yarısında Karamanoğulları Beyliği’nin sınırları içindedir. I.Murat’ın Ankara seferinden sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır.
    1402 yılında Ankara Savaşı sırasında, Sultan Yıldırım Bayezit’in Timur Han’a yenilmesi üzerine; Osmanlı egemenliğini yok etmek isteyen Timur, beylikleri yeniden güçlendirmek için diğer bir çok yer ile birlikte Sivrihisar’ı Karamanoğulları’na verir. Bir süre Timur’un karargahını Sivrihasar’da kurduğu da söylenir. Yıld
  • Aksaray

     

    Tel Kodu: 382 – Araba Plaka Kodu: 68

    Aksaray 5 Gün Tahmin Hava Durumu

    Aksaray hava durumu

    Genel Bilgiler

    M.Ö. 7000-6000 yıllarında Neolitik devirde Anadolu medeniyetinin ilk izlerini gördüğümüz Konya yakınlarındaki Çatal höyükte Hasandağı’na dolayısıyla Aksaray’a ait vesikalara rastlanmaktadır. Burada Hasandağının lav püskürttüğünü tasvir eden bir kazıntı resme rastlanmıştır. Neolitik dönemde Aksaray ve çevresi iskân görmüştür. Kalkolitik ve eski demir devirlerinde iskan olup olmadığı bilinmemekle birlikte çevre köylerde (Böget ve Koçaş) bu döneme ait seramiklere rastlanmaktadır.

    M.Ö. 3000-2000 yıllarında Anadolu’da Hatti kavmi yaşamıştır. Bu dönemde asurlu tacirler burada ticaret yapmışlardır. Aksaray’ın ilk ve orta tunç devirlerindeki durumunu Acemhöyük ören yerlerindeki yapılan kazılardan ve müze müdürlüğünün satın almış olduğu eski eserlerden öğrenmekteyiz. Bu dönemde Asurlu tüccarlar Mezopotamya’dan gelerek şehirlerin banliyölerinde ticaret merkezi kurmaya başlamışlardır. Asurlu tüccarlar yazıyı biliyorlardı. Pişirilmiş çamur üzerine yazılmış metinler, çamurun pekiştirilmesi suretiyle yapıştırılıyordu. Höyük. M.Ö. 3000’den itibaren iskan edilmiştir. Acemhöyük’ ün en parlak devirleri M.Ö.2000 yılının ilk yarısına isabet etmektedir.

    Koloni dönemlerinin sonlarına doğru, M.Ö. 1700 yıllarında Kafkaslardan gelen, küçük şehir devletleri kuran ve Anadolu’da, askeri bir devlet halinde bir kavmin varlığını görüyoruz. Hint-Avrupalı olan bu kavmin Anadolu’da siyasi iktidarı ele geçirerek kurduğu devlet, eski Hitit Devletidir. Aksaray’da Hititlere ait eserler bulunmamakla beraber mağlup memleketler arasında Aksaray’ın da adı geçmektedir.

    Orta Anadolu’da MÖ.13.yy. sonlarına kadar devam eden Hitit egemenliği M.Ö. 2.yy.da batıdan (Trakya) gelen ve deniz kavimleri olarak bilinen kavimlerin en güçlüsüdür.
     

    Yanardağ küllerinin sıkışmasından oluşan tüf tabakalarının çok kolay kazılabilme özelliği nedeniyle bölgemize çok sayıda yeraltı şehri, dik yamaçlara kaya içinde yerleşme birimleri yapılmıştır. 7.yy. sonlarından itibaren Müslüman Arapların Anadolu üzerinden İstanbul’a yaptıkları seferler nedeni ile bölgeye sığınan Hıristiyanların sayısı çok artmış, Ihlara, Gelveri ve Göreme gibi yerleşim birimleri oluşmuştur.
     

    Aksaray, 1142 tarihinde Selçuklular tarafından zapt edilmiş ve 1470 yıllarındaki Osmanlı hâkimiyetine kadar İlhanlı, Danişmentli, Karamanoğulları egemenliğinde kalmıştır.1470 yıllarında Aksaray’ı ele geçiren İshak Paşa tarafından, Fatih Sultan Mehmet’in emri ile halkın bir bölümü İstanbul’a nakledilmiştir.
     

    Aksaray geçmişten günümüze Hitit, Pers, Hellenistik Dönem (Büyük İskender), Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerinde kalmıştır. Cumhuriyet dönemine kadar Konya’ya bağlı bir sancak olan Aksaray 1920 yılında vilayet olmuş, 1933 yılında vilayetliği lağvedilerek Niğde'ye ilçe olarak bağlanmıştır. 15 Haziran 1989 yılında yeniden vilayet olmuştur.

    Aksaray’ın adının ilk olarak eski Hitit metinlerinde geçen “Nenessa (Nenossos) olduğu sanılmaktadır. M.Ö. 1. bin yılda Kral Kiakki döneminde Şinakhatum – Şinukhtu olarak anılan Aksaray, Hellenistik dönemde Kapadokya Krallığına bağlanmış ve Garsaura olan ismi Arkhelais olmuştur. Selçuklular döneminde de II. Kılıçarslan tarafından Arkhelais olan adı Aksaray olarak değiştirilmiş ve ikinci başkent durumuna gelmiştir. Şehre kötü insanların alınmamasından dolayı iyi insanların yaşadığı yer anlamına gelen "Şehr-i Süleha" olarak anılmıştır.

    Aksaray, M.Ö. 8. bin yıla kadar uzanan tarihi, günümüze kadar hüküm süren çeşitli medeniyetlere ait kültürel varlıkları, tabii güzellikleri ve ticari bir merkez olması dolayısıyla hiçbir dönemde önemini yitirmemiştir. Kapadokya'nın kapısı konumundaki Aksaray, kültürel varlıkları yanında doğal zenginlikleri ile de ziyaretçilerine değişik ve ilginç tatil olanakları sunmaktadır. Orta Anadolu Bölgesi’nde, tarihi İpek Yolu'nun önemli merkezlerinden birisi olan Aksaray, günümüzde de doğu-batı ve kuzey-güney yönleri arasında uzanan ana bağlantı yollarının kavşağında yer almaktadır. Güzelyurt'u, Ihlara Vadisi, Sultan Hanı, Eğri Minare’si, kış sporları turizm merkezi ilan edilen Hasan Dağı ve Ziga Kaplıcaları ile Anadolu'nun ortasında çekici bir merkez konumuna gelmiştir.

    Coğrafya

    Aksaray, kuzey ve güney Anadolu dağlarının birbirinden uzaklaştığı İç Anadolu bölümünün orta Kızılırmak kesmine girer. Kuzey yarım kürede ekvatordan 37-38 paralelleri, doğu yarım kürede 33-35 meridyenleri arasında yer alır. Doğuda Nevşehir, güneydoğuda Niğde, batısında Konya ve kuzeyde Ankara ile kuzeydoğuda Kırşehir ile çevrilidir.7997 km² yüzölçümünde geniş bir alana sahiptir.

    Bölgede Hasandağı, Melendiz Dağları ve Ekecik Dağı gibi volkanik dağlar ile lavların meydana getirdiği platolar vardır. Batıda ise Konya Ovasının büyük bir kesimi Aksaray sınırları içerisinde kalmaktadır.

    Melendiz Dağlarından çıkarak Tuz Gölüne dökülen Uluırmak, geniş bir plato meydana getirmektedir. İlin önemli dağları Hasandağı (3268m) ,Küçük Hasandağı (3040m) ve Ekecik Dağı (2033m)’dir.

    Aksaray’ın deniz seviyesinden yüksekliği 980 m’dir.

     

    Tarihçe

    M.Ö. 7000-6000 yıllarında Neolitik devirde Anadolu medeniyetinin ilk izlerini gördüğümüz Konya yakınlarındaki Çatal höyükte Hasandağı’na dolayısıyla Aksaray’a ait vesikalara rastlanmaktadır. Burada Hasandağının lav püskürttüğünü tasvir eden bir kazıntı resme rastlanmıştır. Neolitik dönemde Aksaray ve çevresi iskân görmüştür. Kalkolitik ve eski demir devirlerinde iskan olup olmadığı bilinmemekle birlikte çevre köylerde (Böget ve Koçaş) bu döneme ait seramiklere rastlanmaktadır.

    M.Ö. 3000-2000 yıllarında Anadolu’da Hatti kavmi yaşamıştır. Bu dönemde Asurlu Tacirler burada ticaret yapmışlardır. Aksaray’ın ilk ve Orta Tunç devirlerindeki durumunu Acemhöyük ören yerlerindeki yapılan kazılardan ve müze müdürlüğünün satın almış olduğu eski eserlerden öğrenmekteyiz. Bu dönemde Asurlu tüccarlar Mezopotamya’dan gelerek şehirlerin banliyölerinde ticaret merkezi kurmaya başlamışlardır. Asurlu tüccarlar yazıyı biliyorlardı. Pişirilmiş çamur üzerine yazılmış metinler, çamurun pekiştirilmesi suretiyle yapıştırılıyordu. Höyük. M.Ö. 3000’den itibaren iskan edilmiştir. Acemhöyük’ ün en parlak devirleri M.Ö.2000 yılının ilk yarısına isabet etmektedir.

    Koloni dönemlerinin sonlarına doğru, M.Ö. 1700 yıllarında Kafkaslardan gelen, küçük şehir devletleri kuran ve Anadolu’da, askeri bir devlet halinde bir kavmin varlığını görüyoruz. Hint-Avrupalı olan bu kavmin Anadolu’da siyasi iktidarı ele geçirerek kurduğu devlet, eski Hitit Devletidir. Aksaray’da Hititlere ait eserler bulunmamakla beraber mağlup memleketler arasında Aksaray’ın da adı geçmektedir.

    Orta Anadolu’da MÖ.13.yy. sonlarına kadar devam eden Hitit egemenliği M.Ö. 2.yy.da batıdan (Trakya) gelen ve deniz kavimleri olarak bilinen kavimlerin en güçlüsüdür.

    Yanardağ küllerinin sıkışmasından oluşan tüf tabakalarının çok kolay kazılabilme özelliği nedeniyle bölgemize çok sayıda yeraltı şehri, dik yamaçlara kaya içinde yerleşme birimleri yapılmıştır. 7.yy. sonlarından itibaren Müslüman Arapların Anadolu üzerinden İstanbul’a yaptıkları seferler nedeni ile bölgeye sığınan Hıristiyanların sayısı çok artmış, Ihlara, Gelveri ve Göreme gibi yerleşim birimleri oluşmuştur.

    Aksaray, 1142 tarihinde Selçuklular tarafından zapt edilmiş ve 1470 yıllarındaki Osmanlı hâkimiyetine kadar İlhanlı, Danişmentli, Karamanoğulları egemenliğinde kalmıştır.1470 yıllarında Aksaray’ı ele geçiren İshak Paşa tarafından, Fatih Sultan Mehmet’in emri ile halkın bir bölümü İstanbul’a nakledilmiştir.

    Aksaray geçmişten günümüze Hitit, Pers, Hellenistik Dönem (Büyük İskender), Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerinde kalmıştır. Cumhuriyet dönemine kadar Konya’ya bağlı bir sancak olan Aksaray 1920 yılında vilayet olmuş, 1933 yılında vilayetliği lağvedilerek Niğde'ye ilçe olarak bağlanmıştır. 15 Haziran 1989 yılında yeniden vilayet olmuştur.

    Aksaray’ın adının ilk olarak eski Hitit metinlerinde geçen “Nenessa (Nenossos) olduğu sanılmaktadır. M.Ö. 1. bin yılda Kral Kiakki döneminde Şinakhatum – Şinukhtu olarak anılan Aksaray, Hellenistik dönemde Kapadokya Krallığına bağlanmış ve Garsaura olan ismi Arkhelais olmuştur. Selçuklular döneminde de II. Kılıçarslan tarafından Arkhelais olan adı Aksaray olarak değiştirilmiş ve ikinci başkent durumuna gelmiştir. Şehre kötü insanların alınmamasından dolayı iyi insanların yaşadığı yer anlamına gelen "Şehr-i Süleha" olarak anılmıştır.

     

     

    Yöre Mutfağı

    Aksaray’da hububatın geniş bir alana yayılmış olması ile bundan mamul yiyecekler, hayvancılığın gelişmiş olması dolayısıyla da et ve süt mamulleri, ayrıca bağ ve bahçelerden elde edilen sebze ve meyvelerle de mutfak için oldukça zengin malzemeler elde edilmektedir.

    1- Yufka

     2- Sepe

    3- Sıkma

    4- Çörek

    5- Mayalı

    6- Erişte

    7- Kuskus Pilavı

    8- Dolma Mantı

    9- Katıklı Aş

    10- Pelte

    11- Soğanlama

    12- Tarhana Çorbası

    13- Sarığı Burma (Katmer)

    14- Höşmerim

    15- Sac Böreği

    16- Bamya Çorbası

    17- Yoğurt Çorbası

    18- Arabaşı

    19- Kalburbastı

    20- Kaygana

    21- Çiğleme

     

    Yapmadan Dönme

    Ihlara Vadisi, Güzelyurt'u gezmeden, Eğri Minareyi görmeden,

    Helvadere de Alabalık – Ihlara Vadisinde Saç tavayı tatmadan,

    Taşpınar Halısı almadan,

    Ihlara Festivali ve Güzelyurt'ta 15 – 30 Ağustos ta düzenlenen Eski ve Yeni Gelveri Festivalini (Yörede yaşayan Yunanlıların Yöreyi ziyaretleri nedeniyle düzenlenmektedir.) izlemeden,

    Dönmeyin…

     

    İlçeler:
    Aksaray Merkez, Ağaçören, Eskil, Gülağaç, Sarıyahşi, Ortaköy ve Güzelyurt